İzleyiciler

26 Haziran 2016 Pazar

ANI DEFTERİ




ANI DEFTERİ

Çocuk tüm güçüyle kendisini topladı, karanlığa karışmamak için ve yanından sessizce geçip gitmek için...
Sadece gözlerini mi kapatmalıydı yoksa kulaklarını da kapatması gerekiyor muydu ?
Ve o iğrenç koku zaten çoktan sarmıştı dört bir yanı...
Zordu çocuk için öylece bu çamura batmadan çekip gitmek.
Nasıl başaracaktı ?
Cevabını bile bilmediği bir başka soru işte...
Çevresi, tüm arkadaşları bu karanlığı, bu çamur dolu hayatı öve öve anlatıyordu oysa çocuğa.
Bitmek bilmeyen sohbetlerde...
Ne zaman televizyon başına geçse yine aynı bataklık,
Ve internet çoktan bir karanlıklar deryası olmuş.
Özgürlük insanların ağızlarında ama tek dertleri sorumsuzluklarını gizlemek.
Sanki bu dünya bu hayat bir tek onlara aitmiş gibi davranışlar...
Kimisi ufak bir tartışma üzerinden kimisi ise ön yargısından dolayı kapılmıştı bu karanlığa
Ve çamur her yerde bütün zihinler..
Öyle ki kaplamıştı bütün akılları aydınlık aydınlar belkide kölesi olmuştu bu düşüncelerin...

İşte böyle düşünüyordu çocuk.
Korku, Karanlık, Bataklık ve çamur sadece bu kelimeler....
Özgürlük maskesini takmış her yerdeler...

Bu hayat benim sözleri...
Bu beden benim yaşayışı...
Ve basının sorgusuz sualsiz özgürlük arayışı...
Bitmek bilmeyen insan hırsları...
Yalana iftiraya dayalı yaşamları...
Dini kullanan sahtekarları...
Ve daha nice çamur beyinli insanları...

İşte böyle yazıyordu çocuk çocuk anı defterine gelecekte okuyup hatırlamak için büyüdüğünde o dünyaların kapısından girmemek için böyle yazıyordu her bir sayfaya.


18 Haziran 2016 Cumartesi

ÇOK UZAK BİR GELECEK MİSALİ



ÇOK UZAK BİR GELECEK MİSALİ


Sokaklar boştu ve kimsesiz caddeler...
Çocuklar evlerinden çıkmaya korkar olmuştu.
Öksüz kalmıştı dünya, 
Ne bir ses ne bir yaşam belirtisi...
Artık hiç birşey duyulmuyordu.
Bütün bunların tek sebebi ise vurdum duymazlıktı.
Evet ne zaman ki insanoğlu kapısını başkalarına kapattı,
Ne zaman ki bana dokunmayan yılan bin yaşasın denildi,
İşte o zaman öksüz kaldı dünya.

Sessizlik... Derin bir sessizlik...
Hakimiyetini kurdu yer yüzünde.
Ama savaşlar hiç bitmemişti.
Zaten hangi savaşın sonu barıştı ki ?
Bu bize söylenmiş en büyük yalan değil miydi ?

Her savaş yeni bir felakete, savaşa gebedir.
Çünkü hiç bir zaman bitmez insanoğlunun hırsı.
İnsanlar tüm bunlara rağmen hala devam ediyordu savaşa,
Doymak bilmeyen hırsına,kibrine yenik düşmeye,
Evet hala devam ediyordu insan yenilmeye...

Yaşam çoktan bir kenara koyulmuştu.
Ve mutluluk,huzur,barış zaten yasaklanmış kelimelerdi.

Hatta cümleler,kelimeler,harfler ve sesler
Birbir siliniyordu yer yüzünden, insanların hatıralarından...
Evet işte böyle bir hal alıyordu dünya,
Doymak bilmeyen hırsların yüzünden,
Ve bitmek bilmeyen savaşların etkisiyle,
Bir karanlık kaplıyordu artık tüm yer yüzünü, dünyayı
Hatta bizlerin bu garip bedenlerini,yüreğini
Bir karanlık,umutsuzluk hakim oluyordu tüm her şeyimize...

Ne zaman gelecekti bu barış, ne zaman bulacaktık huzur ?
Ne zaman çocuklar korkusuzca dolaşacaktı sokaklarda ?
Ne zaman insanlar artık büyüyecekti?
Ve kavganın, biribirine kötülük etmenin bir yararı olmadığını ne zaman anlayacaktı?

Sanki çok uzak bir gelecek gibi...

13 Haziran 2016 Pazartesi

Affet bizi hayat


Affet bizi hayat


Ah Be hayat,
Sonunda anladım beni sen yormuyorsun
Bu omuzlarımın çökmesi,
Bu erkenden yaşlanmışlığım,
Senin suçun değil.

Ah Be hayat,
Oysa ne kadar da kolay değil mi?
Tüm suçu senin omuzlarına yüklemek...
Ne kadarda basit değil mi?
İşin içinden sıyrılmak...
Nasıl olsa Hayır da diyemiyorsun,
Kendini de savunamıyorsun.
Ama sonunda anladım,
Beni sen yormuyorsun.

Bu dünyanın kirlenmişliği değil...
Insanların kirlenmişliği yoruyor.
Nefretleri,  kinleri,  hırsları
Ve sadece kendilerini düşünmeleri
Beni, bizi, herkesi yoruyor.
Sonrada hayata atıp suçu,
Öylece çıkıyoruz içinden...

Affet bizi hayat
Seni bu kadar yorduğumuz için...

9 Haziran 2016 Perşembe

ŞEHRİ RAMAZAN


ŞEHRİ RAMAZAN


Geldi 11 ayın sultanı çaldı kapımızı...
En güzel misafir, bereketi, huzuru, rahmeti ile girdi kapımızdan.
Her zaman ki gibi gelmesiyle beraber bir rahmet indi dünyaya, yer yüzüne.
Sabır ve merhameti öğretir bize tuttuğumuz ve tutacağımız oruçlar.

Şeytanın zincire vurulduğu bu mukaddes ayda nefsimizi terbiye etmemiz daha kolay olur. Tahammül gösteririz Mevlamızdan gelene ve daima dua ve zikir ile meşgul ederiz dilimizi.
Namazlar daha bir özneli olur ve hiç aksatılmaz Sabah namazı...
Kur'an ayıdır Ramazan. Hatimler sanki sıraya girmiş gibi bir bir inerler.
İşte böyle güzellikler dolu bu mukaddes ayda biz kullara düşen oruç ibadeti başta olmak üzere diğer ibadetlerini yerine getirmektir.

Öyle ki oruç hem bedenimize hem zihnimize sağlık getirir. Manevi olarak bizi temizler. Günahlarımızın ağırlaştırdığı bedenimizi hafifletir ve daha bir güzel daha bir saf hale getirir.
Kendimiz kadar birey kadar toplum da huzur bulur. Toplumsal barış,hoşgörü bu ayda iyice artar.

Ve çocuklar...
Onlar için tam bir şenliktir Ramazan. Gece yarısı sahura kalkmak için hangimiz can atmazdık. Gizli gizli kalkan büyükleri kaç kez sofranın başında yakaladık. Tuttuğumuz tekne oruçları nasılda bizleri mutlu mesut ederdi. Ve akşamları o güzel ramazan akşamları... Festivalleri, eğlenceleri ve doyumsuz sohbetleri ne kadarda güzeldi ve hala da güzel. Teravih namazları uzun ama sıkılmazdık cemaatin en arkasında bizler hep oyundaydık. Masum ve nurlu oyunlar...

Birbirimize gidip geliriz ramazanda. Paylaşma, bir olma, birlik olmak hiç bu kadar güzel anlam ifade etmezdi bizim için...

İşte böyleydi ve böyledir Ramazan. Bir şehri Ramazan daha hoş geldi sefalar getirdi. Ülkemize huzuru, bereketi, mağfiret ve rahmeti getirsin. Ülkemizin üzerinde gezinen bu kara bulutları tez zamanda hayırlısı ile dağılması duasıyla hayırlı ramazanlar.


4 Haziran 2016 Cumartesi

SİYASİ YALAN




SİYASİ YALAN

Yıl 1965 ve Uruguay Ermeni tehcirini ilk soykırım olarak tanıyan ülke oluyor. Sonrası ip söküğü gibi geliyor zaten. Bugünlerde ise Almanya bunu parlamentosundan geçirerek 29. ülke oldu.

Bu iddiaları kabul eden ülkelere baktığımızda; Ermenistan, Arjantin, Avusturya, Belçika, Bolivya, Brezilya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Fransa, Hollanda, İtalya, İsveç, İsviçre, Kanada, Kıbrıs Litvanya, Lübnan, Lüksemburg, Paraguay, Polonya, Rusya, Slovakya, Suriye, Şili, Uruguay, Vatikan, Venezuela ve Yunanistan'dır. Evet sizlerinde dikkatini çekti değil mi oldukça fazla Amerika kıtası ülkesi mevcut. Tabi Avrupa kıtasını da unutmuyoruz.

Listede bu kadar Amerika kıtası ülkesi olmasının sebebini belli, başlı kaynaklar zamanında ermenilerin oraya yaptıkları göçler ile elde ettikleri kazanç ve mevkileri neden olarak göstermişlerdir. İşte Uruguay ın 1965 yılında başlattığı bu girişimi zamanında Türkiye nasıl karşıladı ne gibi yaptırımlar uyguladı bilmiyorum ve araştırmadı açıkcası pekte araştırmaya niyetim yok. Çünkü sizler ile paylaşacağım bu yazımın konusu kesinlikle haklı olan bu mücadelemizi savunmak olmayacak.

Türkiye'nin zamanında yapmış olduğu komisyon tekliflerine sessiz kalan Ermenistan ve Avrupa ülkeleri şimdi tamamen siyasi ve hatalı kararlar alarak yanlış bir bilgiyi doğru olarak göstermek niyetindeler.

Tüm bunların sebebini ise aslında bizler çok iyi biliyoruz. Evet yurt dışında bir çok ülkede yeteri kadar iyi bir şekilde Lobilerimizi organize edemedik ve kendimizi anlatamadık... Ancak unutmamk gerekir ki tarihin kayıtları açılsın bütün doğrular ortaya çıksın teklifimize verilen cevaplar belliydi. İşlemediğimiz bir günahı her ne kadar üstümüze yıkmaya çalışsalarda boş. Çamur at izi kalsın niyetiyle yapılan bu tip girişimleri artık kabul edecek bir Türkiye yoktur inşallah olmayacaktır.

1915 yılında devletiniz savaş halinde...
Doğuda bir çok yerde köylerde Ermeni çeteleri Ruslarla iş tutup sizin vatandaş ve insanınızı katledecek.
Peki buna verilmesi gereken cevap ne olmalıydı?
Almanlar gibi sabun mu yapmalıydık ?
Yoksa Amerika kıtasına yerleşen bugün kü sömürgeci devletlerin yapmış olduğu gibi köklerini mi kazımalıydık. Zira şu zamanda Amerika kıtasında yaşayan kaç tane yerli halk var acaba ?
Yoksa Avrupa nın ileri medeniyetine sahip devletlerinin yaptığı gibi zulme karşı üç maymunu mu oynamalıydık ?
Gerçi onlar bunu sadece islami çoğrafyada yapıyorlar kendilerinde böyle bir olay olsa yer yerinden oynar.
Ya da Amerika gibi Irak a özgürlük mü götürmeliydik?

Evet biz bu yukarıda saydıklarımızın hiç birini yapmadık çünkü bizim tarihimizde sömürü de zulüm de soykırım da yoktur.

Daha da komik tarafı yukarıda adı geçen bazı ülkeler de soykırımın reddi durumunda üç ile beş yıl arası ceza uygulanması. Hangi ülkeler mi?

Adı hep gündem de olan bankalarında kara para aklanan Isviçre, öyle ki her kim vergi kaçırmak isterse oraya koşar. Mafyaların uyrak mekanı bankaları hep o ülkededir Isviçre de.

Mafya demişken Italya da ceza uygulayan bir başka ülke. Evet mafya kelimesi ile özdeş olan bu ülke bir yalana iftiraya ceza uyguluyor. Tarihi Araştırma bilimsel bir temel yok. Sonuçta İtalyanlar işte çok uzun lafa da gerek yok.

Slovakya da bir başka ülke. Tarihinde yok yok olan bu ülkede cezai yaptırım uyguluyor.

Tabi olmazsa olmazımız her yerde karşımızda olan Yunanistan.

Tüm bu ülkeler düşünüldüğünde ve günümüzde yaşanılanlar göz önüne alındığında Ermeni tehcirinin Türkiye lehine nasıl kullanıldığını anlamamak için büyük çaba gerek. Gözlerini kapatıp gerçeklerden uzaklaşarak asla doğruyu saklayamazsınız.




1 Haziran 2016 Çarşamba

SÖYLE YAĞMUR



SÖYLE YAĞMUR

Söylesene yağmur, 
Sen misin böyle üşüten, 
Yoksa ben miyim üşüyen...

Bak rüzgar bile nasıl sert esiyor,
Kurumuş yapraklar havada savruluyor,
Dallar bile çaresiz nasıl ağlıyor...

Yalnızlık bir türkü olmuş,
Dallar, yapraklar, rüzgar,
Ve hatta yağmur bile... 
Dolamış bir kere diline,
Gittiği her yerde bırakır onu.
Sanki küçük bir hatıra gibi...

Gam ve keder yayılmış.
Dört bir yanda hanı varmış,
Gecen her yolcuya ayrılık fısıldamış...
Bak yağmur, 
Aşk bile yolundan ayrılmış.

Tek kalan yürekte bir hasret,
Oysa kalmış herkes vuslata hasret,
Dinle bak yağmur,
Dillerde hep aynı dua...