İzleyiciler

26 Temmuz 2016 Salı

TATBİKE ZOR LAFA KOLAY SÖZ, LİYAKAT


Toplumsal İnovasyon ve Liyakat Kavramı

Son zamanlarda çok fazla duyduğumuz bir kelime, liyakat.
Liyakat kavramı aslında toplumsal gelişme açısından oldukça önemlidir. Bizlerin çoğu zaman belki göz ardı ettiği, dikkat etmediği bu kavram, toplumsal huzur ve refah içinde oldukça kilit bir noktadadır. Bu kavramı bugünlerde bizlerin önüne getirenler bile oldukları mevkilerde liyakatları yani yeterlilik ve kifayetleri ile bulundukları bile tartışma konusu iken liyakatı tam anlamı ile size açıklamak biraz güç ve trajikomik olabilir.

Anlamına baktığımız zaman ise ; bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumunu ifade etmektedir. Bir başka anlamı ise kifayet, bir işi yapabilecek yetenekte olma, yeterlilik olan liyakat kavramı aslında oldukça önemli bir erdemdir. Ancak bu erdem toplumun tamamında ne yazık ki bugünlerde oldukça fazla bir şekilde tartışılır konuma gelmiştir. Özellikle Ülkemizin son yaşadığı üzücü olay üzerine bir çok kişi bu kavramı ileri sürerek bir kamuoyu oluşturmak istemektedir.
Toplumuzda ne yazık ki artık insanlar özellik ve yeteneklerine göre bir yere gelmekte oldukça zorlanmaktadırlar. Bu sadece bizim için geçerli olmasa bile ben bu yazımda ülkemiz üzerinde bir irdeleme yapmak istiyorum. Hepimiz çalıştığımız iş yerlerinde, bulunduğumuz ortamlarda ve hatta kamuda işlerimizi yaptırırken bile torpil, bir adam bulma ya da hiç olmadı bir tanıdık vasıtası ile araya iş ve/veya insan sokma derdine giriyoruz. Harcamadığımız emeklerimiz ile bir yerlere gelmeye çalışıyoruz. Düşünün bir, dünya atletizm müsabakasına hazırlanıyorsunuz  ve çalışmadan , nyapmadan günlerinizi geçiriyorsunuz.  Her gün diğer sporcular yoğun tempoda antrenman yaparken siz sadece vakit geçirme üzerine oynuyorsunuz. Peki böyle bir durumda ortaya çıkacak sonuç nedir? Tabi ki bir hüsran...

İşte aynı bu örnekte olduğu gibi bizlerde toplumumuzda önemli yerlere böyle insanları getirdiğimizde, dayısı olan, bir tanıdığı olan, referansları sadece kabiliyetinden değil çevresinden bahseden kişileri layık olmadıkları görevlere getirdiğimizde büyük sorunlar ile karşı karşıya kalırız. Öyle bir durumda ne işler yürür ne de bir başarı elde edilir. Gün geçtikçe acı gerçek ile bizler baş başa kalırız ve böyle durumların ortaya çıkardığı reçeteleri herkes öder.

Bizler bu yüzden bir çok kavram ile beraber, bir çok yeti ile beraber Sosyal İnovasyonu da toplumda sağlamalıyız. Çağımız artık bireyin her türlü gelişimini zorunlu görmektedir. Felsefe, Matematik, İktisat, Muhasebe, Sosyoloji gibi kavramlar insanların ileri bir düzeye adım atabilmesi için özümsemesi gereken hatta bunlardan bir karma yapıp en optimal şekilde kullanması gereken olgulardır. Böylelikle kendi alanlarında yeteri kadar liyakatlı olan insanlar, belli bir kültür düzeyi ya da o işte bir uzmanlığa sahip olan hak ettiği yerde olacaklardır.

Erdemlilik açısından son derece önemli olan liyakat kavramını tüm toplumda, birey birey özümsenmesini sağlamalı ve sağlam adımlar ile bu yolda ilerlenmelidir. İşte ancak o zaman ileri demokrasi ve çağdaşlık düzeylerini erişiriz.Unutmamak gerekiyor ki artık dünyamızda sabit olan, hiçbir gelişim göstermeyen, emek harcamayan kişi ya/ ya da toplumların ilerlemesi mümkün değildir.

Kavramları dile dolayıp bir yerlerde söylemek her zaman için oldukça kolaydır ama asıl önemli olan bunu hayatımıza tatbik edebilmektir. Başkalarını suçlar iken her zaman için aynaya ve en büyük ders özelliği taşıyan tarihe de bakmak gerekiyor. Aksi halde büyük bir yanılgı içine düşmüş oluruz ve bir gün en anlamsız en basit bir tartışma da bile büyük bir rezillik duyarız.

18 Temmuz 2016 Pazartesi

Hayat Yolcusu




Hayat,
İki han arasındaki yolculuk.
Sadece tek yöne kesilmiş bir bilet
Gidişi olup dönüşü olmayan sefer
Kim olduğunu bilirsen
Neden yola çıktığını fark edersen
Akıp giden bir yol olur
Farkına varmaz isen,
Hep yalpalanırsın bir sağa bir sola
Bitmek bilmez sana

Yorar insanı yolculuk
Zorlar bazen seni
Kimi zaman uyursun
Kimi zaman üzülürsün
Bazen yoldan çıkar tökezlersin
Ufuklara dalar gözlerin
Bazen gece yol alırsın
Bazen günlük güneşlik
Ama şüphesiz herkes ulaşır
O son hana
Yolculuğun sebebi olan durağa


16 Temmuz 2016 Cumartesi

DARBEYE KARŞI HALK DARBESİ





DARBEYE KARŞI HALK DARBESİ

Yıl 2016 ...
Günlerden Cuma, 15 Temmuz Cuma karanlık bir geceye uyandı Türkiye m.
İstanbul da köprüler ulaşıma kapatılmış, Ankara da jetler alçak uçuş yapmaya başlamış.
Herkes şaşkın herkes ne oluyor diyor ? İlk başta bir terör saldırısı mı var diye akıllardan geçiyor. İnsanlar DAEŞ, PKK yine mi bir terör saldırısı düzenlediği diye düşünüyor.
Ama gerçek kendisini çok geçmeden gösteriyor. Askeriyenin içinde ki küçük bir cunta ülkem de darbe yapmaya karar vermiş. Kritik yerler ya bombalanıyor ya da basılıyor. TRT ye zor ile giriliyor ve o bildiri okunuyor. Ülke de yönetime el koyulduğu belirtiliyor. Ajanslar ve haber kaynaklarımız bunu son dakika olarak geçiyor. İşte insanlar o anda irkiliyor ne oluyor diye ...

Çok geçmeden arkasından açıklamalar birbiri ardına geliyor. Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız ve 1. Ordu Komutanımız halka sesleniyor. Askeriye de Emir Komuta zincirinden tamamen bağımsız olarak bir terör örgütüne mensup olan subaylar bir kalkışmaya yeltenmişler. Halkımız meydanlara, sokaklara davet ediliyor bu ahlaksız, akıl tutulması yaşamış, kendini bilmezlere karşı DEMOKRASİ dersi vermek için. Çok geçmeden yanıtını da buluyor zaten kümeleşen artık yavaş yavaş örgütlenmiş olan halk kesimleri hemen meydanları dolduruyor. İşgal altında bulunan yerlere hemen müdahaleler ediliyordu. TRT, Genelkurmay Başkanlığı, Meclis birbir teröristlerden kurtarılıyor ve temizleniyordu. Tabi ki bize bilançosu ağır olmuştu. İlk dakikalarda bu terör eylemini başlatanlar Mit i, Ankara Gölbaşında ki Çelik kuvveti ve Emniyet Genel Müdürlüğü binalarını bombalıyorlardı. Hatta masum halk kitleleri üzerine ateş açmaktan, onları helikopter ve uçaklardan taramaktan da geri kalmamışlardı.

İşte dün gecenin acı bilançosu böyleydi.
Ve Türkiye çok acı olaylar yaşamıştı. Çok zor bir dönemden geçmişti.
Ama millet hem demokrasisine hem hükümetine sahip çıkmıştı. Emniyet Müdürlüğünün, polisinin yanında bu darbeye karşı baş kaldırmıştı. Öyle ki korkusuzca kendilerini tankların önüne siper etmişti. Tüm Dünya ya tam anlamıyla bir demokrasi bir özgürlük dersi veriyordu. Ve bu millet üzerinde oyun oynamaya bu millet üzerinde bir hegemonya kurmaya çalışanlara karşı çok güzel bir ders vermişti.

Bir daha böyle acı olayların bir daha asla yaşanmaması ümit ve dileğiyle bu yazımı da noktalamak istiyorum. Böyle kahraman bir milletin bir ferdi olmaktan da hem gurur hem onur duyuyorum.

15 Temmuz 2016 Cuma

KAN İLE YAZILAN KÖTÜ TARİH




KAN İLE YAZILAN KÖTÜ TARİH

Terör dünyasında yaşar olduk artık iyiden iyiye. Her gün yeni bir katliam her gün yeni felaket ve her gün kötü bir haber ile uyanıyoruz. Bir gün Suriye, bir gün Irak, bir gün Fransa ve bir gün Türkiye ve gün gelecek daha başka başka ülkeler...

Terör ihraç ediliyor dünyanın bu coğrafyasından sanki bir mal gibi sanki bir ürün gibi her gün yayılıyor, aslında bu birazda cezalandırma gibi...

Bakın diyor terör kendi yaratmış olduğunuz bu bataklık ne hal aldı. Bakın ve masumların göz yaşlarının, kanlarının ve umutlarının yerde kalmadığını görün. Anlayın diyor ölenin sadece insanlar olduğunu...

Her terör olayında bir başka kahroluyor insanoğlu ve vicdanlar sanki kilit vurulmuş gibi bir başka kahroluyor. Terörün nerede hangi ülkede olduğu önemli değil önemli olan tüm insanlığa karşı işlenen bir suç olduğu...

Terör, tüm dünya insanlarının ortak cezası gibi... Bu zamanda bu nesilde yetişen bizlerin, Irak ı, Filistin i, Suriye yi, Doğu Türkistan ı es geçen görmezden gelen biz insanların cezası misali...

Dünya adeta kendi yaratmış olduğu kendi elleriyle yolunu hazırlamış olduğu teröre karşı bugün çaresiz kalıyor. Daha bir kaç gün önce İngiltere belgeleriyle yüzümüze vurulan Irak gerçeğinde olduğu gibi kendimizin hazırladığı bu duruma üzülüyoruz.

Her insan ektiğini biçermiş sözü artık her Ülke, her nesil, her toplum ektiğini biçermiş halini aldığı günümüzde bir an önce kendimize gelmeliyiz. Bu açı sonuçları bu kötü reçeteleri hazırlayan dünyayı bu kaos durumuna sokan bizlerin bir an önce uyanıp gerçeğin farkına varması gerekmektedir. Yoksa yarın bizler için gerçekten çok geç olacak. Bir Medeniyet bir ulus belkide yer yüzünde silinip giderken tüm dünya derin bir kaosun derin bir üzüntü ve çıkmazın içinde hapis olup kalacaktır.

Terör Çelişkisi

Bugünlerde tüm bu yaşanan açı olaylara rağmen gazete ve haberlerden gördüğümüz bir olay bizleri büyük bir şoka uğratmıştır. Avrupanın göbeğinde patlayan bombalara rağmen yaşanan bunca terörist eylemlere rağmen bölücü terör örgütleri her yerde meşrulaştırılmış bir şekilde...

Kendi insanlarını öldüren canlara kıyan terör örgütleri ile başka ülkelerde kan döken, insanları öldüren, devlete millete baş kaldıran örgütleri ayırmanın ne kadar yanlış olduğu su götürmez bir gerçektir.

Terör bir insanlık suçudur. Bizler bunun gerçeğine vardığımız gibi senin terör örgütün benim terör örgütüm olmadığının da farkına varmamız gerekmektedir. Bir ülkede insanları öldüren PKK gibi örgütler hatta onun uzantıları her zaman  terör listelerinde olmalıdır. Yoksa IŞID gibi diğer örgütler bu durumdan kendilerine fayda ve çıkar sağlarlar.

Müslüman coğrafyasına terör ithal edenler bugün kendi toprakalrında işgale uğramaktadır. Bu acı gerçeğe rağmen hala terör örgüt ayrımı yapmak akla zarar bir durumdur.

En yakın zamanda gerçeğin farkına varıp bu çelişkiyi sonlandırmak Avrupanın birinci önceliği olmalıdır. 

12 Temmuz 2016 Salı

MİM : HAYAL GÜCÜ YÜKSEK SORULAR




Merhaba bir mim ile yine birlikteyiz. Bu Mim yazısında beni mimleyen Sema Gürpınar a çok teşekkür ederim

Evet artık yavaştan Mim e geçelim mi arkadaşlar?

O zaman başlayalım...

1. Elinizde sihirli bir değneğiniz olsa neyi veya neleri değiştirmek isterdiniz? 

A şıkkı hiçbir şeyi :) tabi ki şaka elimde bir sihirli değnek olsaydı öncelikle insanlarda ki bu kibiri ve umursamazlığı alırdım. Her türlü kötü huylarını yok ederdim. Özelliklede aç gözlülüğümüzü...

2. Mesleğinizi değiştirseydiniz hangi meslek dalını seçerdiniz veya ne olmak isterdiniz? 

Çocukluktan itibaren öğretmenlik istedim ama olmadı şimdi de aynısı ama bu sefer bir üniversitede öğretim görevlisi olmak isterdim belki o zaman biraz daha araştırmacı daha kurcalıyıcı ve doğrularını bilen birisi olabilirdim :)

3. Birgün boyunca aç kaldınız ( Ramazanda olduğu gibi) ilk ne yemek isterdiniz?

Bu sorunun cevabı beni tanıyanlar için aslında çok basit... Tabi ki tavuklu bir yemek :)

4. Bir dalga olsaydınız nereye vururdunuz?

Çok uzaklara vururdum ama zarar vermek için değil oraları gezip görmek için....

5. Issız bir adada yanınıza alacağınız 3 kişi? 

Çok kişi var hiç saymayım ... Ciddiyim çok fazla insan var en azından  kişiden fazla o yüzden ne ben sıkıntıya gireyim ne siz klasik cümleler okuyun :)

6. En çok görmek görmekisteğiniz şehir veya ülke?

Suudi Arabistan ve Japonya. Mekke ve Medineyi görmeyi çok istiyorum inşallah nasip olur.

7. Asla giymem dediğiniz renk hangisidir? 

Pembe...

8. Bayram da ne yapacaksınız?

Bayramda bol bol dinlenmek istedim ve başardım. Ankaradaydım ayrılmadım tatilim buradaydı ve süper dinlendim :)

9. Ölmeden önce yapılacaklar listesine ekleyeceğiniz 3 şey? 

- Trabzonda Trabzonspor un maçını izlemek
-Karadeniz turu yapmak
-Bir yabancı dili konuşabilmek

10. Bir uçurumun kenarındasınız tam atlayacaksınız. O an aklınıza birşey geldi o gelen şey nedir? 

Ailem...

11. Yerde 50tl bulsanız ne yaparsınız? 

Bir yardım kuruluşuna bağışlarım heralde düşüren kişinin hayrına.

Sıra kimlerin mimlendiğinde hımmmm bakalım şanslılar kimler olsun.

1. Elif Gökşin

2. Tigris Driver

3. Deryanın spor günlüğü

4.Funda Süzen

9 Temmuz 2016 Cumartesi

SON BİR DURAK






SON BİR DURAK


Bekliyor ufukta yalnızlık.
Son durak misali...
Herkesin uğrayacağı son ziyaret gibi,
Kimsenin atlayamayacağı,
Ve kimsenin kaçamayacağı. 
Son bir an gibi...

Korkmadan gitmek gerekiyor.
Yürümek,
Adım adım düşünmek,
Ve hep son bir çare, son bir ümit...
O durakta seni bekleyecek.

6 Temmuz 2016 Çarşamba

4. HAÇLI ORDUSU VE IŞİD ARASINDAKİ BENZERLİK



4. HAÇLI ORDUSU VE IŞİD ARASINDAKİ BENZERLİK


1200 lü yılların henüz başı. Zamanın Papa'sı 3. İnnocentus' un teşvikiyle yeni bir Haçlı ordusu toplanıp 4. Haçlı seferine girişilmişti. Amaçı Kudüs' ü işgal etmek olan bu ordu Venedik gemileri ile önce İstanbul yakınlarına getirilecek oradan da yola çıkacaktı. Ordu İstanbul'a geldiğinde ise Papa ve Hristiyan dünyasının beklemediği birşey oldu. Kutsal haç adına toplanan bu ordu bir Hristiyan ülke olan Bizans'ın başkenti İstanbul'u yağmalamaya başladı. Evler, kiliseler, insanlar bütün İstanbul bu vahşetten payını almıştı. Öyle ki fakir köylülerin bile elbiseleri Haçlı askerleri tarafından yağmalanıyordu.

Bizanslılar 1204 yılında gerçekleşen bu felaketi asla unutmayacak ve ilerleyen tarihlerde Türk ve müslüman ordularının ilerleyişini durdurmak için Katolik dünyasından yardım istemek yerine, Ayasofya'da Kardinal külahı görmektense müslüman sarığını tercih ederiz, diyeceklerdi.
İşte o günlerde toplanan bu 4. Haçlı ordusu ile bugün kü İŞİD arasında nasıl bir fark olabilir. 4. Haçlı ordusu o günün koşul ve şartlarında Avrupa'dan toplanılmış olan bir orduydu. Kutsal bir amaç uğruna bir araya gelen bu Avrupa'nın fakir ve suçluları sonuçta yine kendileri gibi Hristiyan olan bir ülkeyi yağmalamışlardı. Kendileri Kudüs'e gitmeyi göze alamamış ve güçsüz buldukları İstanbul'u Fethiye etmişlerdi.

İnsanlara kendi doğrularını daha doğrusu yanlış doğrularını dayatmış ve işkence, yağma, tecavüz gibi bir çok yolla güçsüz olan bir Hristiyan coğrafyasında Terör ettirmişti.
IŞİD'e geldiğimizde ise yine değişen bir durum yoktur. Irak işgali sonrasında güçsüz düşen topraklarda oluşan bu güya müslüman örgüt yaptığı eylemlerle tam zıttı olduğunu hep kanıtlamıştır. Müslüman bir çoğrafyada, müslümanları ve suçsuz insanları katletmeye başladı. Cihat ilan etmesine rağmen sadece müslüman ülkelere saldıran bu terör örgütünün katılımcıları ise çoğunlukla Avrupa ülkelerinden. Örgüte katılımın çoğunluğunu Avrupa'da yaşayan fakir ve suçlu insanlar oluşturmaktadır.

Terör örgütü IŞİD Avrupa'da üstlendiği terör olayları ile de dikkatleri üstüne çekmesine rağmen faaliyet ve saldırılarının çoğunluğunu islam coğrafyasında yapmaktadır.
Bu kanlı terör örgütü en son saldırısını ise Suudi Arabistan topraklarında gerçekleştirmiştir. Medine ve Katif'de gerçekleştirilen intihar bombalı saldırılarıda üstlenmiştir.

Avrupa merkezli, daha doğrusu batı kaynaklı bu iki örgüt düşünüldüğünde , IŞİD ve 4. Haçlı ordusu, Avrupa'nın daha alması gereken çok yol var. IŞİD'e katılımın içinde elbette ki müslüman ülkelerden de insanlar vardır. Özellikle Amerika'nın haksız ve gayesiz işgali sonrasında Irak topraklarında oluşan ve Suriye'de süre gelen iç savaş ile daha da güçlenen bu örgütün bulunduğu çoğrafya nedeniyle müslüman halktan da kendisine katılım gerçekleşmiştir.

Bulundukları çografya üzerinde ki fakir ve suçlulardan oluşan bu iki oluşum bir çok bakımdan benzerlik göstermektedir. 4. haçlı ordusu müslümanlarla savaşmak amaçıyla kurulmuş ama hristiyan İstanbul'u yağmalamış, IŞİD ise müslüman bir örgüt olduğunu ileri sürerek yine müslüman katli yapan bir örgüt olmuştur. Her ikisi de fakir ve suçlu insanlardan meydana gelmiştir. İki oluşumda güç ve otorite boşluğundan faydalanmış ve hakimiyetlerini güçsüzler üzerine kurmuştur. Her iki oluşumda finansal olarak sorun yaşamamışlardır. 4. Haçlı ordusu zengin İstanbul'u yağmalarken, IŞİD ise zengin petrol yataklarının kontrolünü ele geçirmiştir.

Evet değerli okuyucularım bu iki olaydan da anlaşılacağı üzere tarih tekerrürden ibarettir. 4. Haçlı ordusu ve IŞİD arasında hiçbir fark yoktur. Her iki oluşumda birer kanlı terör örgütü olmak ile beraber hep kendileri gibi düşünen topluluklara saldırmıştır.