İzleyiciler

28 Mart 2016 Pazartesi

UNUTMA



UNUTMA

Bak bu bir başlangıç çocuk unutma bugünkü sözlerimi
Hayatında asla geriye hüzün ile bakma
Ve ilerisini hiç bir zaman çok uzak sanma
Herşey senin benim için var dünya da
Ve sakın kendini kimseden üstün tutma
Ama hiç unutmada sende herkes gibisin
Onlardan birisin o sokakta yürüyen
Caddelerde, metroda ve otobüslerde olan
Aynı onlar gibisin tek bir farkın var
Sen kendine has birisin
Aslında herkes senin gibi kendi dünyasında
İç evresine çekilmiş yaşıyor
Kurdukları dünyalarında kimisi mutlu kimisi hüzünlü
Sakın düşünmeyi unutma düşün...
Hep bir adım ötesini ve hep yarınını
Ama düşünürkende ne buğünü ıskala
Ne de dününü unut
Hep hatırla olur mu Sende aynı ben gibisin
Güçsüz görünen kabuğunda
Kırılmaz anılarında ve hayatında
Olmayan sırların
Sende herkes gibisin sakın unutma....

TARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİR







Tarih Tekerrürden İbarettir


Eski günlere bir hasretiz değil mi?
Ne yapıyor isek ne düşünüyor isek hep eski günleri bir yad ediyoruz. Gelişen teknoloji ve imkanlara rağmen yine de o eski günlerde bir huzur bir sıhhat buluyoruz.
Çok zor durumlardan geçmiştik oysa ki...
Eczane yok hastanelerde ilaç kuyrukları,
Karne ile dağıtılan ekmek ve gıdalar,
Sağlıkta eğitim de kısıtlı imkan ve olanaklar ile yaşamaya çalışanlar.
40 kişilik sınıflar her bir sırada 3 öğrenci ve birbirine karışan o sesler...
Hastanelerde ilgisiz doktorlar...
Bakkallarda dolu veresiye defterleri...
Evet saydığımız bütün bu imkansızlıklara rağmen bütün bu kısıtlama rağmen yine de güzeldi o günler.
Bizi hep güler yüzlü karşılayan mahallenin bakkalı, kasabı ve manavı.
Ellerimiz ile seçtiğimiz meyve, sebze ve bin dikkat ile inceleyip alınan 1-2 kilo et sanki bahane olurdu sıcak çay ole saatlerce süren sohbetlere...
Sobalı evler ne de güzeldi sobanın başında o sıcakta mayışmak... Üzerinde kestane ...
Şimdi ise o eski günlere bir dönüş söz konusu buna bir örnek olarakta hobi bahçelerini gösterebiliriz.
Şehrin gürültüsünden ve teknolojiden uzakta toprak ile doğa ile iç içe bir yaşam...
Kendinizin ektiği emek harcadığı o sebze ve meyveler...
Haftasonu dinlenmek ve vakit geçirmek için yeni ama bir o kadarda eski...
Toprak ile uğraşmak saatlerce o bahçe de sakinlikte vakit geçirmek gerçekten de özlediğimiz yaşama bir dönüş...
Bir yandan da eski gecekondu tarzı yaşama bir bakış... Gerçi hala Türkiye'nin bir gerçeği bu çarpık kentleşme ne yazık ki ama bir yandan da bahçeli bir ev hemde müstakil ve 70-80 dairelik apartmanlarda Rezidanslarda bulunmayacak olan komşuluk...
Hep beraber bir evde toplanılırdı. Ocakta demlik hatta sobanın üzerinde, bahçe de kendi ağaçlarında yetişen meyveler;elma,vişne,kiraz ve hatta armut...
Ve saatlere, gecelere yayılan o mis gibi sohbetler...
Belki bir adımdır geriye dönüşlerin.
Gerçekten de özlem duyulanı anmanın...
Eee boşuna değildir büyüklerin sözleri, tarih tekerrürden ibarettir.

24 Mart 2016 Perşembe

SADECE ÖNERİ







Evet biliyorum bazılarınız kızıyor bana uzun zamandır yazmıyorum...
Sesim kesildi sustum sadece seyredebiliyorum gerçi oda içimden gelebilirse dayanabilirsem seyrediyorum.
Üç bir yanımız denizdi tamam da ne zaman sardı bizi dört koldan bu ihanet....
Ne zaman dört bir yanımız hain ne zaman içimizde bu büyük düşmanlık tohumları sacıldı bilemiyorum.
Evet biraz bu karanlık bulutların ülkemin üzerinde son sürat dolaşmasından yazamadım biraz da kendi karanlığımdan çıkamamaktan ve her çırpınışta daha da batığımız o çamurdan...
Bitmedi ama dertler bitmez biz de sanki bağımlıyız arkadaş...
Tam yeniden bloga bir göz atayım dediğim günlerde bu seferde bilgisayar dur ben bir nefesleneyim dedi.
Eee oda haklı bir o kalmamıştı bozulmayan bu karanlık destanda...
Bir onun pili gidiyordu o gününü sürdürebiliyordu bu kanlı günlerde.
Ve bir onun aklı çalışıyordu bu kötü haberlerde...

Bugün yeniden yazmaya devam diyorum ve size bir blog yazısını öneriyorum her zaman ki durumdan farklı olarak.
Okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
Arkadaşıma bir şey demedim şimdilik ama belki bu yazımdan sonra bir küçük yorum atarak bahsederim durumdan.
Blog yazısına ;http://kalemderi.blogspot.com.tr/2016/03/hey-sen-oradaki.html
adresinden ulaşabilirsiniz.
Hadi sizlerde bu duygu selinde bu kötü günleri güzel anlatmış bu yazı da kayıp olun...

11 Mart 2016 Cuma

SADECE BİR PARÇAMIZ




SADECE BİR PARÇAMIZ


Bırakacağım dedi bu meleti oğul...
Yollar dümdüz olduğunda,
Şehirler artık insanları yutmadığında...
Insanlar hayattan kaçmadığında,
Bu meleti bırakacağım, dedi.
Sonra uzun uzadıya gözlerime bakıp;
Sen büyüdüğünde,
Ayaklarının üzerinde durup,
Daha güzel yarınlara uyandığında...
Bırakacağım oğul.
Ve sonra uzun bir nefes daha çekti içine
Sanki o dumanla;
Dünyanın tüm pisliğini, içine çekti...
Tüm o sis bulutlarını içine çekti...
Çocukların ağlama nedenlerini,
Insanların ölme nedenlerini,
Kini, hırsı, yalanı, tüm kötülükleri...
O uzun sigara dumanıyla,
Silermiş gibi bir nefesle çekti.
Gözleri uzaklara dalmış iken,
Ve aklı çoktan buradan gitmiş iken,
Son bir nefes daha çekti...

7 Mart 2016 Pazartesi

BİN ODA MI BİR ANAHTAR MI ?



BİN ODA MI BİR ANAHTAR MI ?

Bin odalı bir diyardayız biz ama hep yan yana gelmiş tek odaya sığmaya çalışıyoruz...
Az öteye her git dediğimiz kişi bir ömür uzağa gidiyor ve bir daha bulamıyoruz.
Gözlerimizi kapatmış tek odaya hapis etmişiz kendimizi,
Diğer odaların önünde bile geçmiyoruz.
Bir önyargı denizinde kaybolmuşuz çünkü sadece kendimiz, fikirlerimiz ve cevremizi önemli bilmişiz.
Bir ara kafamızı uzatmak istiyoruz odadan dışarı ama hemen dört koldan kavrıyorlar bütün bedenimizi,
İçeri cekiyorlar bizi aman diyorlar sakın diyorlar sen ne yapıyorsun diyorlar, diyorlar da diyorlar...
Sanki sonsuz bir özgürlük, hürriyet, adalet sadece bizim küçük odamızda varmış gibi...
Evet hep aynı düşünen hep aynı gören insanlarla dolu bir oda ne kadar da güzel görünüyor belki de size.
Zaten alıştınız kim bilir belki de çevrenizden ve sizden olmayan sizin gibi olmayan herkesi dışlamaktan...
Oysa her bir oda bir bilgi her bir oda bir arkadaş belki
Bir çıkarabilsek düşüncelerimizi kalıplarımızdan ulaşacağız belki de gerçek nirvanaya
Olmayan bir ülkeyi keşfedip bir büyük yolculuk daha gerçekleştirip bulacağız belki de gerçegi...
Evet haklısınız...
Bir an nasıl da unuttum tamamen çıkmış aklımdan haklısınız...
İnsanların korkusu tam da bu değil mi?
Kendi gerçeklerininde bir yalan olma ihtimali...
Veya kendi çıkarlarının sadece bu gerçeklikte yüzebiliyor olma ihtimali...
Bu yüzden mi bırakmak çıkmak bu kadar zor o odadan
Ve bir ömür boyu kilitli kalmak istiyorsunuz...
Bırakın kapıdan çıkmayı,
Anahtar deliğinden bile baksanız yeter...
Belki o zaman fark edeceksiniz,
Bütün odaların aynı anahtar ile açıldığını
Ve sizin için sanki bambaşka olan bu diyarların
Aynı yolla aynı şifreleme ile girildiğini
Sonuçta ne sizden ne benden ne de kendisinden farklı
En büyük nimet değil mi?
Bin bir çeşit bir diyarda bir ağaç olmak.
Her dalında bir sır bir yaprak bir meyve barındırmak...
Her dalının gölgesinde daha nice yoldaşlara kol kanat germek
Aynı o bin oda gibi binbir çeşit bir bahçe de sade,yalnız bir dal mı olmak?
Yoksa hep beraber büyük, sağlam ve asırlık bir çınar mı olmak?






4 Mart 2016 Cuma

BİNBİR PARÇA





BİNBİR PARÇA


Sokak lambalarının ışığı kayıp olmuştu o akşam.
Ve ay sanki bulutların arkasından çıkmak istemiyor gibi...
Evet bir felaket yaklaşıyordu besbelli,
Sonuçta susmuştu tüm dünyanın sesleri...
Rüzgarlar esmeyi terk etmiş gibi,
Bulutlar artık gezinmez olmuştu gökyüzünde,
Hiç ışık yoktu yeryüzünde,
Ve sen, kayıp olduğun o gecelerde.
Kendin gibi olmayı bıraktığın gibi,
Bir daha da asla bulamadın kendini...
Ve hep bir yüz takınır öyle gülerdin,
Şimdi aynalar bile tanıyamaz bilmez seni.
Dinlerken kendinden başka herkesi,
Sağır olmuşsun, tüm seslerin içinde,
Ve göremez olmuş bin tane gözün,
Belki de hissedemez olmuş tüm bedenlerin...
İşte öyle bir gecede kayıp oldun sen.
Başkası gibi olmak kolaydı belki...
Ama zor olan kendin gibi kalabilmekti.
Sen ise savaşmadan kaybettin herşeyini,
Yüzün bile bir başka olmuştu sanki.
Artık gözlerin bakmıyordu derinlere,
Ve ellerin uzanmaz kimselere,
Yüreğin bile degişmiş besbelli.
Sanki hisseden sen değilmişsin gibi...
Maskelere bürünmüş tüm bedeni,
Kayıp olmuş aklı, bütün hissi,
Kolay değil tabi ki senin ki,
Bölünmüş bir ruhu
Taşımak, öylece tekmiş gibi...

2 Mart 2016 Çarşamba

Birazda sabır değil mi bizimkisi...





Kapı çaldı ve sessizlik girdi içeri....

Dışarıda bir fırtına ama yüreği,

Sanki yazdan bir köşe gibi...

Üşümüş ellerine rağmen o kadar sıcak bakışları.

Kapı çaldı ve ömür girdi içeri,

Binlerce belki milyonlarca umuttan sadece biri...

Hiç bitip tükenmeyen bir beklenti,

Pencereden duyuluyor mutluluğun gülüşleri...

Hep yanımda oysa, bir hüznün not defteri.

Kağıt kaleme ne gerek ki,

Zaten hayata yazmıyor muyuz biz bizi...

Kalemimiz olmuş umutlar belki,

Ne bugünü ne yarını zaten yazmıyoruz ki 

Eğlenceli değil di bizim ki,

Biraz susuzluk, biraz yorgunluk...

Ama hep bi umut kapı önünde bekler,

Birazda sabır değil mi bizimkisi...