İzleyiciler

29 Aralık 2015 Salı

BELKİ DE




Kazandıklarımızı bilmeden,
Kaybettiklerimiz ile başlıyoruz hayata.
Belki de ,
Bir ömür sürecek keşkelere,
Çocukken adım atıyoruz...
Hep umutsuzluk içinde iken
Ufuklarda hayal ediyoruz umutu
Ve hep atlıyoruz...
Bugünü , hayallerimizi
Pas geçiyoruz
Kayıp edilebilir mi görüyoruz?
Yoksa fazla mı kapılıyoruz?
Yarınların daha güzel olacağına...

Hep uzaklarda aramaktan mı kaynaklanıyor ?
Bilmiyorum
Ama biz ne bugünü  yaşayabiliyoruz ne de başımızın ucunda olanın kıymetini biliyoruz.
Belki de,
Bir göz açıp bakabilsek
Kurtuluş tam da olduğumuz anda
Ve yaşaya bildiğimiz zamanda.
Dönüşü olmayan bir yola çıkmadan önce artık fark etmeliyiz.

25 Aralık 2015 Cuma

NEFSİME





Gaflet pusu kurmuş köşe başlarına
Tembellik alışkanlık olmuş kula

Dönmez önü bir türlü kıbleye
Kolay mı sanırsın sen mahşeri

Sorular mı var cevapları mı?
Aslında hepsine sahibiz,
Ah bir varsak farkına...

Keşkelerden uzaklarda
Yaşamak istersen eğer
Dön sende Mevlana
Huzur bulur işte o zaman
Dünyadan bunalmış ruhun

Aç gözlerini bak etrafına
Boşuna mı geçiyor insanlar kıyama
Saadet Onda huzur Onda
Sıhhat Onda dua Onda


Nefsime sorsam sünnetleri,
Bilmez sünneti kıbleyi,
Bilmez farzı vacibi
Cevabı bulmak için,
Mahşere kadar düşünecek sanki ..


20 Aralık 2015 Pazar

BİR SERZENİŞ



BİR SERZENİŞ


Üşüyorum anne,
Değil, havanın soğukluğundan ..
İnsanların buz gibi yüreğinden.
Karlar yağmış sanki.
Buz tutmuş gibi,
Donuk ve sisli yürekleri

Acımıyor artık anne,
Tüm yaralarım kabuk bağlamış,
Benliğim bile kabullenmiş,
İlgisizlik tüm hücrelerde,
Sanki kendiliğinden mi yer edinmiş ?

Anlayamıyorum anne,
Bu kadar kolay mıydı ?
Yoksa hep sadece bize mi zordu?
İnsanlar ne zaman değişti
Ya da farklı olan hep biz miydik?

Bir adım ötede ölse biri
Sanki bin adım öteye gidecek gibi
Kendisinden bilinecekmiş gibi
Bir korku sarıyor tüm benliğini

Elini uzatsa biri,
El aman dese, yardım et dese
Döner hemen maymuna,
İşaret eder üçü
Duymadım, görmedim, bilmiyorum...

Herkes girmiş dünyasına,
O küçük korumacı dünyasına
Anahtarı bir kendisinde var
Sanki kaybolacak gibi 
Saklamış en ulaşılmaz sandıklara

18 Aralık 2015 Cuma

RÜZGAR, AH O MAZLUM







Ay ışığında yürür hayaletin.
Sessizliği sever billur sesin
Ve parlar karanlıkta,
O gül gibi masum yüzün...

Rüzgar, ah o mazlum
Koparıp götürmüştür seni benden
Ve çaresizliğimi anlatır kalan fısıltın.

Bir gürültü kaplar tüm evreni
Susurmak istermişcesine sesimi
Çığlığa da dönse ne fayda
Karanlıkta yankılanır feryatım...






12 Aralık 2015 Cumartesi

"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?





İSTİKLÂL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garb'ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?

Bugün buraya ilk dört kıtasını aldım İstiklal Marşı'nın. Ancak her kıtası her satırı ve hatta her kelimesi bile çok büyük kıymetler barındırıyor içinde, tabi anlamasını bilene...

Burada sonlandırmamın asıl sebebi ise ; 
"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar? , diye biten mısrasıdır.
Şimdiler de önümüzü yüzümüzü dönmüş olduğumuz ve her fırsatta bazılarımız tarafından övgü ile söz edilen bu Medeniyetler beşiğinin aslında gerçekte ne olduğunu ne kadar  ''Medeniyet!'' olduğunu tartışmak istememdir.
Evet her fırsatta kendi milletini küçük gören hor gören bir bireyden hatta bir topluluktan, Milli Marşımızı okuyup anlamalarını istemek galiba çok olmaz.
Bu insanlar ki ,
-İşte arkadaş Türk Milleti değil mi bunlara herşey layık 
-İşte zaten böyle bir olayda sadece Türkiye'de görülür.
Gibi cümleler kurmaktan geri kalmazlar.
Ve hatta bazı önderleeri bizleri bu büyük Medeniyetler beşiğine bile şikayet ederler.
Neyse biz konumuzu çok dağıtmayalım. Bugün ileri medenyet diye sığındığımız ve hatta göklere çıkarttımız bu uluslar milletler gerçekten ne kadar medeniler, bizden ne kadar öndeler.
Evet teknolojik olarak hatta ekonomik anlam ve alanlarda da onlardan geride kaldığımız bir gerçek. Peki bu Milletler sahip olduklarını acaba nasıl elde ettiler.
Kendilerinde olmayan bu kaynaklara nasıl ulaştılar ?
Yıllarca sömürdükleri toprakalrı nasıl terk ettiler ve terk etmeden sömürüye nasıl devam ettiler ?
Bunlar gibi bir çok soru var cevabı belli olan aslında. Bugün bile bir güç savaşı bir gövde gösterisi için kendi evlerinden çok uzakları nasılda yangın yerine çeviriyorlar.
Yangın yerine çevirmekle de yetinmeyip buradan kaçan insanlara kendilerine sığınmak isteyen mazlumlara nasıl davrandıklarını Tv ler de bol bol seyrettik.
Çocuğu kucağında bir umut ile gittiği yerlerde tekme ile düşürülen babanın durumunu...
Tel örgüler arkasında bu medeniyetler beşiğinden yardım beklerken soğuktan, yağmurdan korunamayan insanları...
Ya hani bunların teknolojileri ekonomileri bizden iyiydi ya değil mi şimdi sizede bazı kavramlar komik gelmeye başladı...
Vicdanı olmayan devlet geleneği olmayan bu ulusların bizlerde bizim devlet ve milletimizden ileri olan aslında hiç birşey yok. Sadece biz bunu anlayıp fark edelim yeter ki.
Aslında belki de vardır bir yönleri hani bizden iyi olan oda başkalarına ait olanı sömürme becerileri...



5 Aralık 2015 Cumartesi






İhlâs, Allah ile kul arasında bir sırdır. Melek bilmez ki yazsın, şeytan anlamaz ki bozsun...
Cüneyd-i Bağdadi

Kül olduk mu ?
Olabildik mi ?
Allah (c.c.) bizlerin kusurlu ve aciz kulluğumuzu inşallah kabul eder. Bu fani dünya da hergün boş yaşamamayı kulluğun gereğini yerine getirebilmemizi bizlere inşallah nasip eder.

22 Kasım 2015 Pazar

Ve bir gün kendini duanı yaşarken bulacaksın.




Anılarımız...
Gerçek olan ve yanımızda olan hayat kesitlerimiz.
Doğruyu yanlışı anladığımız ve bir çok kez keşke dediğimiz günlerimiz.
Zamanda geriye gitmek mümkün olsa düzelteceklerimiz...

Anılarımız sadece hatalarımız mı ?
Bize sadece keşkelerimizi mi miras bıraktılar,
Yoksa çok daha fazlası varda biz mi farkına varamayız.

Aslında her biri bir tecrübe değil mi?
Ve her biri bir çıkış kapımız olmuyor mu ?
Aslında geleceğe attığımız emin adımlarımız değiller mi?
Bakmak ile görmek arasında ki o fark gibi aslında...

Bakıyorsunuz ama göremeye biliyorsunuz,
İşte aynen öyle de Anılarınızı düşünüyosunuz ama anlayamıyorsunuz.
Hatta traji komiktir bazen içlerinde kayıp oluyoruz.
Derin kuyulara düşmüş gibi
Ya da kapısı penceresi olmayan bir odada hapis olmak gibi
İşte sizi öyle sarıp sarmalıyorlar öyle hapis ediyorlar.

Aslında olay basit.
Biz onlarız ve onlar biz...
Bizim her bir parcamız
Bizi bugünlere taşıyan bize herşeyi öğretenler.
Öyle ki artık daha çok dua etmemizi sağlayanlar.
Şükür ve Hamd Olsun diyoruz.
Hiç durmadan ve hiç yorulmadan,
Dualarımızı yüreğimizle yoğurup dilimiz ile dile getiriyoruz.
Ve hani belki de bir gün...

Kendimizi duamızı yaşarken bulacağız...

15 Kasım 2015 Pazar

KALK HAYDİ GİDELİM






Kalk haydi gidelim...
Biz bu karanlık geceden...
Bak güneş doğmuyor...
Ufuk bize karanlık oluyor...
Kalk haydi sevgili,
Gidelim biz bu geceden.
Yarınlara kalan,
Bize ümit olmuyor...

Her yerde bir şarkı,
Tutturulmuş bütün dillerde...
Sanki bir hasret...
Yazılmış göklerde...
Her kalpte bir pişmanlık
Olmayacak hayallere...
Kalk haydi gidelim..
Biz bu karanlık geceden...

Sonu gelmez yarınların
Çoktan unutulmuş dünlerin
Ve hiç doğmayacak umutların
Şarkısı bütün dillerde.
Kalk haydi gidelim...
Biz bu karanlık geceden...

Ne zaman görünecek güneş,
O kızıl ufuktan...
Ve ne zaman uyanacak insanlık,
O karanlık geceden...
Ne zaman susacak silahlar,
Ve ne zaman ağlamayacak çocuklar...
Gidelim haydi küçüğüm,
Biz bu karanlık geceden...



13 Kasım 2015 Cuma

PUSULANI ŞAŞIRMA






Sabah uyandı ve bir aceleyle işine yetişmek için hazırlanmaya başladı. Ayaküstü yaptığı kahvaltı, hızlı hızlı giyinmesi tam bir koşuşturma içinde evde işini bitirdi. Ama tam kapıdan çıkmak üzereyken çok önemli birşey unuttuğunu fark etti. Her ne kadar düşünsede aklına gelmedi ve nasıl hatırlarım diyerek kapıdan çıktı.

Bütün sabah öğlene kadar işin konuşturmacası, stresi ve telaşı içinde öğlen molasını bekledi. Güle oynaya çıktı yemek molasına... Arkadaşlarıyla yemeğini yedi sohbetini etti... Gırgır şamata bir saati geçirdi. Tam masasına oturacaktı ki yine o sabah ki duygu hatırlayamadığı o önemli işi... Bir müddet düşündü, hafızasını yokladı ama yine de bulamamıştı. Ve işine dalı verdi bir anda ansızın...

Akşam iş çıkışında ve gece yatmadan tv izlerken yine aynı duyguyu yaşadı. Çok önemli olan ve gün boyu hatırlayamadığı neydi acaba yine bir saat yarı uykulu bir şekilde düşünmüştü. Her nedense sonra tv de bir programa dalmıştı. Uyumak için yatağına gitti. Zorlanmadan güzel bir uykuya dalmıştı. Gece rüyasında güzel ve ferah bir yerdeydi. Ilk başta anlayamadı nerde olduğunu ve çevresinde bir sürü insan sanki çok önemli bir işleri varmış gibi geliyorlardı. Önünde bir sürü kişi saf olmuştu. Ve işte o an o huzur verici sesi duydu. ALLAH-U EKBER ... diye başlamıştı ezan.

O an anladı bütün gün unuttuğu önemli işinin ne olduğunu.

Allah bizlere gün içinde ki koşuşturmadan dünya işine dalıpta namazımızı unutmaktan ya da fırsat yaratıp kılamamaktan muhafaza eylesin.

HAYIRLI CUMALAR OLSUN.

12 Kasım 2015 Perşembe

Küçük bir başlangıç belki de büyük ve karışık bir adım...







Dur !!!

Daha zamanı gelmedi...

Bekle henüz çok erken.

Yaşın daha küçük önünde bir ömür var.

Bekle !!!

Herşeyin bir zamanı var.

Bu dünya da ki tek akıllı sen misin?

Korkutucu kelimeler korkutucu cümleler...
Ve mesafeli yaklaşımlar...
Önyargılı olmak hep bir sınır koymak belki de kendimize basit bir program yapmak...
Yaşam için geçerli olan tüm koşulları Hayat sonrasında da olduğunu düşünmek...
Belki de sonumuzu yeterince DÜŞÜNMÜYORUZ..
Ya da niçin burada YAŞADIĞIMIZI...

Dünya için koşuşturmak serbest iken Ebedi hayat için hep durakta beklemek...
Gelmeyecek bir otobüs mü ki...
Veya zamanı belli olmayan bir an mı ?

Daha bir çok soru cevaplanmasını bekleyen.
Bazılarının cevabı aslında kendisi olan.

Küçük bir başlangıç belki de büyük ve karışık bir adım...

11 Kasım 2015 Çarşamba








Nedendir bilmem ama uzun zaman oldu yazmayalı.
Bomboş kaldı bu beyaz sayfalar.
Aslında aklımda daima bir fikir bir düşünce var ama bir türlü toparlayıp yazamadım.
Bakalım yeniden başlamayı düşünüyorum en kısa süre de.
Ve bu boşluğa bir çözüm bulmayı.


12 Eylül 2015 Cumartesi

Çaresizliğe Sesleniş





Bir sersenişte bulundu yürek,
Karanlık boş sokaklara.
Bir sersenişte bulundu yürek,
Duymayan sessiz insanlara.

Kimsesizliğin çığlıklarında kayıp olan
Sesi duyulan da kendisi görülmeyen,
Bir masumun umutlarını kaldı yürek.

Çocukların masallarında,
Abilerin hikayelerinde,
Büyüklerin yarınında kaldı umut.

Dünya kabusa dönmüş iken,
Çaresiz bir sersenişte bulundu gönül.
Sessiz sokaklarda yankılanan çığlıklar
Sağır etti tüm insanlığı.
Duymaz olan kalpler görmez olan gözler
Ve ulaşılmaz yürekler de kaldı umut.

6 Temmuz 2015 Pazartesi

KAĞITLAR HALA BEMBEYAZ





Hayallere kaldı dünya...
Ve hayaller ile aldandı insan.

Uykusuz geceler birbiri ardına
Ve sessizlik hep yanımda
Hani elimi uzatsam dokunsam hissedeceğim
İşte o kadar derinden hissediyorum.

Gitmek istiyor insan
Aslında sadece şikayet ettiği o sessizliğe hasret
Farkına bir varsa bir durup anlasa
Her şikayet ettiği onun bir gerçeği...

Kelimelere dökecek hissettiklerini
Şikayetini anlatacak belki
Mutluluğunu paylaşacak belki
Bu küçük dünyasında...

Bir sığınak onun için
En güvenli liman ve her zaman yanında
Sadece durup düşünmesi yetiyor
İşte o an kaçmış oluyor
Tüm bu dünyanın dertlerinden
Tüm acılarından
Tüm savaşlarından
Ve tüm kötülüklerinden
Ama farkında aslında
Sadece ayılma öncesi sarhoşluk
Veya sigara dumanı misali
Gelip gecici bir umut
Sigara dumanı gibi
Gelip gecici bir ara...

İşte bu neden ile elinde kalem ve kağıt
Kafasında bin bir türlü düşünce
Ve kocaman bir boşluk
Kağıt hala bembeyaz....


5 Temmuz 2015 Pazar

SESSİZLİĞE KONUŞMAK







Kelimeler yorgan döşek yatıyor
Susmuş bütün diller konuşmamaya yeminli

Nasıl da belli anlatmak istemiyor
Ama haksızda değil sanki anlamamaya yeminli

Duymaz olmuş artık sesleri
Görmez olmuş tüm bu gerçekleri

Bu şehri bakıp görmek istemiyor
Sadece kendisi varmış gibi

Bu kadar mı ucuz hayat ?
Ve bu kadar mı basit?

Nereye kadar bu egolar
Peki nerde bitecek bu yalnızlık

Uzun bir tren yolculuğu gibi
Ve hiç gelmeyen istasyonlar

Evet yorgan döşek yatıyor kelimeler
Bir bıkkınlık gelmiş dünyadan

Çok değişti diyorlar bak dinle
Neler neler anlatacaklar

Nerde kaldı o eski yaşamlar
Kıymetliydi o zaman konuşmalar

Ve ne kadar da zıt olsa düşünceler
Bir saygı bir itibar dört kesilirdi kulaklar

Daha özgünmüş cümleler
Ve daha güzelmiş diller

Özenti yok kirlenmek yok
Daha bir güzelmiş yaşam...


4 Temmuz 2015 Cumartesi

Hancı mı? Misafir mi ?





Küçük bir hikaye tadında hayat...
Ve sonsuz bir  rüya gibi.

Hayat, yaşam, ömür akıp giden zamana kafa tutamazlar... Gün gelir 20 lik delikanlı iken nasıl 70 lik dede olduk deriz gün gelir 20 lik kızlar 70 lik tonton nineler...

Hiç sonu yok gibi düşünürüz ama ne zaman ve nerede biteceğini bilmeyiz. Bugün mü yarın mı şu an mı ? Ne zaman ve nerede sonlanacak bilmeden yaşıyoruz.

Evet biz bunları düşünürken-düşünmezken bile zaman beklemiyor bizi... Daha dün 7 yaşında ilk okul heyecanını yaşamadık mı? Ya Üniversite yılları hani kendimizi özgür sandığımız ve gençliğimizin o en güzel zamanları dediğimiz yıllar...

Evet her anın tadını çıkarmalı,
Ama misafir olduğumuzu asla unutmamalı...

Biz bir handa duraksadık bekliyoruz. Ve günlük ihtiyaçlarımız için gerçek evimizde ki refahımız için yaşantımız için şimdi burada ekip biçiyoruz.

Evet  biz buranın güzelliklerini, nimetlerini hatta ışıltılı hayatını gösrüyoruz. Sanki bir rüya gibi değil mi?
Evet hep burada kalacakmışız gibiyiz değil mi?
Evet sadece burası için çalışıyoruz ve tüm enerjimizi gayretimizi burada harcıyoruz...

Ne kadar yazık bize....



27 Haziran 2015 Cumartesi

İSİMSİZ YALNIZLIK





Bir huzursuzluk içimizde
Zorlasak büyük bir fırtına
Belki de bir kıvılcım bahanesi
O bile yeterliydi.
Zamanın içinde saklanmış acılar
Yüreğimizde gizli kimsesiz sırlar
Ve habersiz bir dünya,
Hep aynı şekilde yaşıyorlar.
Bir kere düşünce hayaller
En güzel rüyalar döner kabusa
Bir daha hiç doğmaz güneş
Bir daha kendini göstermez ay
Ve utanır zaman,
Akmaz bir daha asla...

14 Mayıs 2015 Perşembe

BİR GARİP FİKİR DÜNYASI





Karanlıkta bir başına oturmak ya da ay ışığında dolaşmak...


Önce karanlık geldi içinde sadece hüzün.
Ve mutluluk sanki hiç adı geçmemiş gibi...
Ne bir iz ne bir haber...
Sanki daha önce hiç Varolmamış gibi...
Biz bekleyen faniler binbir dertleri
Yabancılık bile çekmedik bu duruma
Ve bir mazlum misali bekledik kapımızda

Hep kapıyı önce çalandır aşk,
Dikenini saklayan gül misali...
Açmak bir dert açmamak bir felaket
Sonsuzluğa kadar bekler biliriz
Sanki tüm ağıtlar ona yakılmış gibi...
Boynu bükük ve hüzünlü.

Hep önce gelendir aşk,
Ve ölüm onu kovalayan bir gölge misali...
Hep arkasında sonsuz bir iz gibi
Kopmaz bir parçası gibi
Bir an olsun ayırmadan gözlerini
Hep takıl eder aşkı...

Umut dolu dünya da yaşarken
Umutsuzluk bizi alıp götürmüş yalnızlığa
Ve bir tutsak misali şimdi halimiz
Bugünümüz yarınımız artık esiri...


9 Mayıs 2015 Cumartesi

İşte O da Kısmı ...




İşte O da Kısmı ...



Bir akarsu misali hayat hiç durmadan akıp gidiyor.
Her seferinde kendisine yeni bir yön yeni bir hedef belirleyerek...
Bıkkınlık tembellik yok hep ileriye bakarak yoluna devam ediyor.
Ve sonunu düşünmez gibi yapsada içinde hep bir umut barındırıyor.
Aslında O'da farkında da ...
İşte o da kısmı yok mu ? Ah hep yarım kalan cümleler ve umutlar...
Evet aslında O'da farkında.

Nasıl bir akarsu olduğu yerde bekleyip göle dönüşmüyorsa...
Ve nasıl dünya her gün dönerken durun bi gün dinleneyim demiyorsa...
Ve tüm tabiat nasıl her gün işlerine koşuşturuluyorsa...
İşte bizde öyle olmalıyız.
Sadece bugün için değil yarınıda düşünmeli ve tartmalıyız.
Agustos böçeği misali yaşam olmamalı derdimiz.
Bu zamanda boş durmaktan çalışmamaktan daha büyük var mı haram ?

İşte öyle biriydi.
Gündüz daha güneş doğmadan evden çıkardı.
Öyle genç ve güçlü de sayılmazdı hani...
Ve her gün bir koşuşturmacaya kendisini kaptırırdı.
Gece geç saatlere kadar çalışırdı. 
Dinlenmek ve huzur mu ?
Onun için evinde ki bir iki saatti...

Böyle insanlarda vardı.
Ve daha niceleri var... Ve hep var olacaklar.

Kızmayın bana gücenmeyin sadece ufak bir düşünce demeti benim ki...
Aklıma gelen ve içimden gecenleri yazdığım.


3 Mayıs 2015 Pazar

UMUT



UMUT


Ne ara bu kadar soğudu hava
Ve ne ara bu kadar üşüttü Sensizlik
Ne zaman bu kadar ötekileştik
Ve neden bu kadar yalnız kaldık

Çılgın kalabalıkların içinde
Sadeleşmiş sessizliğimiz ile
Yaşam savaşı veriyoruz
Bu gürültülü dünya ile

En büyük hayallerimiz
Artık kabuslarımız
Ve sonu olmayan rüyalar
Şimdi dizilmiş ufuktalar

19 Nisan 2015 Pazar

FATİHA SURESİ








fatiha suresi

Bismillahirrahmânirrahîm ﴾1﴿ Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki Allah'a mahsustur. ﴾2-4﴿ (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. ﴾5﴿ Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil. ﴾6-7﴿

Fatiha Suresi Kur'an-ı Kerim'in açılışı.
Biz insanlara örnek olması gereken hatta bizlerin ders alması gereken bir dualar bütünü.

''ALLAH'ım (c.c.) yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.''

Biz aciz kullar yalnız ve yalnızca O'ndan yardım dilemeliyiz.
Ne zaman ellerimizi Duanın Nurlu yollarına doğru uzatsak O bizim sesimizi duyacaktır.
Övgü ve ibadete layık sadece ALLAH (c.c.) dır.

Zamanımızda helaller ile haramların karıştığı bu dünya da sığınağımız olan bizleri her türlü beladan günahtan ve şerden koruyacak olan Kur'an-ı Kerim in ilk suresi başlangıçı olan Fatiha Suresinin anlamı elbette oldukça fazladır.
Günahlar ile çevrelenmiş insanoğlu, Kur'an-ı Kerimi açar acmaz Fatiha Suresi ve onun büyük anlamı ile huzuru refaha bir giriş yapmaktadır.
Bizleri doğru yola iletmesi bizleri gazaplarından koruması için dualar ile başlarız.
Rabb, Rahman ve Rahim gibi ALLAH (c.c.) isimlerini içinde barındıran bu giriş kapısı bizlere daha ilk besmelede bile büyük bir huzur vermektedir.
Bizler O'ndan geldik ve yine O'na döneceğiz biz sadece ve sadece O'na kulluk etmeli ve O'ndan yardım dilemeliyiz.





9 Nisan 2015 Perşembe

KELİMELER




KELİMELER

Çok severdim kâğıt kalem ile yazmayı burada aynı tadı bulamıyorum.
Sanki kelimeler yalan sahte gibime geliyor. Zaten bazen yazmaya bile isteğim olmuyor.
Lisede üniversitede kağıda yaptığım o karalamalar aklıma geliyor.  Ne kadar huzurlu ve ne kadar içten...
Her bir kelime bir parçamdı sanki ve her yeni söz bir adım gibiydi karanlığa atılan.
Yürümeyi bilmeyen çocuk misali bir o yana bir bu yana düşe kalka gidiyordum ve hala gidiyorum.
Bazen anlamlı bazen anlamsız ama hep içimden geldiği gibi yazıyordum.
Işte herkes kadar acemi ve her acemi kadar usta ve bir o kadarda karışık...
Ah sonu olmayan kelimeler bir kalkıp yol alsalar...
Geçmişten başlayıp ileriye geleceğe dair neler neler yazılacak belki de ama nasip ve kısmet diyelim biz.
Ve her yazan kadar yalnızlık koca koskoca bir yalnızlık...

4 Nisan 2015 Cumartesi

Nisanda Kar






Nisan ayında kar ...

Yağmurlar ile bilinirdi nisan.

Hatta bir çok şarkıya bir çok kişiye ilham olmuştur nisan yağmurları.

Bir başkadır hani ıslanmak bile o yağmurda...

Ve bugün kar...

Sabah pencereden gördüğümüzde şaşırdık.

Allah'ın lütfu nelere Kadir dedik.

Nisanda da kar...

Ama o bile bir utanğaç yağıyordu...

Belki bu kötü günlerde bu zor günlerde az da olsa gülümseyebildik....

Ama kar bile bir nazlıydı sanki

Tüm o kirlenmişliğin üstünü örtmek istemez gibi...

Şehit olan Savcımızı unutturmak istemez gibi...

Daha teröriste terörist diyemeyenlerin olduğu bir ülke de o bile yağmaktan utanır gibi...

31 Mart 2015 Salı

ELEKTRİKSİZ



ELEKTRİKSİZ



   Uzun zamandır boş kaldı bu satırlar.  Pek yazamıyorum bugünlerde bunu  bir sebebi yoğunluk diğeri ise aklıma gelenleri toparlayamamak.  Hayırlısı olsun diyelim artık...
   Evet bugün sizlerle tüm Türkiye'de yaşanan elektrik kesintisinden bahsedelim mi ? Nasıl olur dersiniz ?
   Yok öyle siyasi bir yazı değil yok elektrik kesintisi şundan olmuş yok nedenleri şunlardır diye maddeleyecekte değilim zaten nedenleri hala tam belli değil.
   Ben elektrik kesintisine başka bir açıdan eğileceğim. Ben belki bugün hayatımızı zindan çeviren tam bir felaket olan bu kesintinin iyi yanını sizlere söyleyeceğim.
   Hemen şaşırmayın nasıl bir iyi yanı olabilir diye... Unutmayın ki her şerde bir hayır her hayırda da bir şer gizlidir. Evet elektrik kesintisi sayesinde bazılarımız belki de uzun zamandır yapmadığı ama çok istediği ve düşündüğü ailesiyle beraber vakit geçirmeye fırsat bulabildi.
   Evet bu teknoloji dünyasından sıyrılıp gerçek dünya da yani doğada dışarıda tabiatta vakit geçirmeye fırsat bulabildi.
   Unuttuğumuz oyunları o çocukluğumuzun masum tüm aile ile oynanan oyunlarını oynamaya fırsat bulabildi. Mesela hem eğitici hem öğretici hem de eğlenceli bir İsim Şehir Hayvan oynadı.
   Belki bazılarımız büyüklerinden eskilere dair güzel hikayeleri dinleyebilme fırsatını bulabildi. Hani şu evlerde gaz lambası ile oturan nenelerimiz dedelerimizin o güzel günlere dair hayat hikayelerini dinleyebildi belki de...
   Kim bilir bir kısmında ailesini alıp parka çarşıya gezmeye çıktı gerçi haftaiçi olduğundan biraz daha zordu bu seçenek.
   Bazılarımız da elinde kitap ve çayını alıp televizyonsuz, internetsiz,  akıllı telefonsuz şöyle güzel bir gün geçirdi bilemeyiz...
  Ve daha bir çok seçenek geliyor aklımıza günü kim bilir kim nasıl ve ne kadar real, doğal kendisine has yaşayabildik.
   Evet isteyenler yoruma yazabilirler 😆

28 Şubat 2015 Cumartesi

TAMAHKAR




TAMAHKAR


''İhtirasları olanaklardan yüksek, uzun dişli bir kesim var ki din iman tanımaz''  A.İlhan

   Evet A.İlhan'ın bu sözünü Türk Dil Kurumu ''Tamahkar'' sıfatını açıklamakta kullanmış. Açgözlü, hırslı anlamlarına gelen Tamahkar insanların hiç doymayan yüzünü bizlere gösteriyor. Hep bir tüketim ihtiyacı içinde giden insanoğlu zaman ile arzularına yenik düşüyor.
   
   Tamah etmemek hep daha fazlasını istemek insana büyük sorunlar yaratmaktadır. Zaman ile doğrudan sapıtıp hırsına yenik düşenler hileye, aç gözlülüğe ve kendi hakkı olmayana göz koymaktadır.
   
   ''Eksik ölçüp, tartanların vay haline, ki onlar, insanlardan ölçerek aldıklarında noksansız alırlar. Kendileri onlara ölçtüklerinde veya tarttıklarında eksiltirler.'' Mutaffifin Suresi 1-3

   Evet Kur'an-ı Kerim'de de buyurdurulduğu üzere tamahkarlik insanları çok zor durumlara ve günahlara itebilmektedir.

   “Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (şu adam)ı Bana bırak; Ki Ben ona, ‘alabildiğine geniş kapsamlı bir mal’ (servet) verdim. Göz önünde-hazır çocuklar (verdim). Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne serdim. Sonra, daha artırmam için tamah eder (doyumsuz istekte bulunur). Hayır; çünkü o, Bizim ayetlerimize karşı ‘kesin bir inatçıdır.” (Müddessir Suresi, 11-16) 

   Hırs belki bazı durumlarda iyi neticeler sonuçlar verebilir ancak unutmamak gerekir ki herşeyin çoğu zarardır.

25 Şubat 2015 Çarşamba

MEDENİYET !!!




MEDENİYET !!!


Bir şaka gibi geliyor bazen bir soru bana...
Sanki yetersiz gibi...
Anlamlı anlamsız ne varsa biribirine karışıyor işte o anda.

Evet hani şu bilindik soru: Evrende yalnız mıyız?
Yalnızız veya değiliz ne fark eder ?
Bizim gibi sizin gibi yüzlerce medeniyet olsa ne fark eder?
Gerçi medeniyet diyoruz ama sadece adı var.
Neden mi?
Petrol için ülke istila eden, masumları öldüren, güya demokrasi götüren medeniyet...
Olmadı barışı korumak adına silahlanan sonra yine barış için komşusuna silah çeken medeniyet...
Bu da tutmadıysa soydaşları için soyundan olmayanı ezen medeniyet...
Başkalarının haklarını koruyacağım derken kendi çıkarını düşünen medeniyet...
Evinde eşine, kızına, annesine hürmetli ama dışarıda her gördüğü bayana hayvan medeniyet...
Ve daha bir çok medeniyet...

Evet yalnız değilsek ne olacak ki oralara da mı birileri demokrasi götürecek ?
Ya da birileri kalkıp biz uzayda ki yurttaşlarımızı koruma hakkına sahibiz diyip istila mı edecek?
Hiç olmadı Uzaya da ahlaksızlık mı ihraç edeceğiz?
Biz önce kendi dünyamızla bir ilğilenelim olmaz mı ?
Sonra uzaya da çıkarız evreni de keşfederiz. 
Ama öncelikle kendimizi bir keşfedelim bir ayna da bakalım olmaz mı?

22 Şubat 2015 Pazar

YAŞAMAK



YAŞAMAK


Zamanı kontrol edebilir miyiz?
Yukarıda ki sorudan ne anlamalı ya da ne çıkarmalıyız?

Zaman bizim ile yaşayan bir varlık ve onu tüm özverimiz ile kullanmalıyız.
Verimli, disiplinli ve tasarruflu olmalıyız.
Bugünler geçtikten sonra arkasında yakacağımız ağıtların, keşkelerin bir faydası yok bunu hiç unutmamalıyız.
Planlamalı, programlamalı ve öyle hareket etmeliyiz. 
Tabi en başında da düzenli olmalıyız. Aradığımızı hemen bulacak kadar düzenli.
Peki tüm bunlar ile zamanın kontrolü mümkün olacak mı ?

İşte bu sorunun cevabını bakış acımız ve inandığınız felsefeye göre cevaplıyoruz.
Evet zamanın kontrolü bizim elimizde diyenler ile hayır bizden bağımsız işleyen bir düzen var ve zamanı biz ne yaparsak yapalım kontrol edemeyiz düşüncesinde olanlar...
İnsanoğlu ne yazık ki bu hayatta herşeyi kontrol edemez. Bence zamanda bunlardan bir tanesi.
En başta bizler tercihlerimiz üzerinde bile tam kontrol sağlayamayız. Çevremizden, arkadaşlarımızdan ya da mahalle baskısından etkileniriz. Ve bunun sonucunda da istemediğimiz bir seçim yapmak durumunda kalabiliriz. Başkası ne der düşüncesini bir kenara bıraktığımız da belki de zamanın kontrolünü daha doğrusu hayatımızın akışının kontrolünü sağlayabiliriz.
Tabi tam tersini de düşünebilirsiniz tercih sizin...


21 Şubat 2015 Cumartesi

Nerde kaldı insanlık ?



Nerde kaldı insanlık ?


Hayat üzülmek için çok kısa, dünden bugüne hızlıca akan bir yol...
Dönüp geriye bakamayacak kadar meşgulüz.
Ya da ilerisi düşünemeycek kadar plansız...
Bize ait olan zamanı iyi değerlendirmeli ve ona sahip çıkmalıyız. Çünkü bir daha fırsatımız olmayacak.
Dün çoktan bitti bugün ise hızlıca ilerlemekte hep gerisinde kaldığımız yaşam...

Her gün bir süpriz olmuyor ama her gün bir acı oluyor yüreğimizde.
Hastalananlar,kaybedenler,üzülenler ve ölenler...
Hunharca vahşice katledilen insanlar...
Neden, niye diye soruyoruz ama cevapsız sorulara bir yenisi ekleniyor.
Bir çocuk hayalleri, geleceğe dair bizden farklı planları ve hatta insanlığa hala umudu var.
Ama sonuç onu da yok edip gidiyoruz.
Aynı dogayı katletmemiz gibi...

Nerde kaldı insanlık ?
Evet biliyorum çoktan tarih kitaplarında yerini aldı.
HEPİMİZİN BAŞI SAĞOLSUN...

19 Şubat 2015 Perşembe

ÇARESİZLİK






ÇARESİZLİK




Ellerinde kalem tutmalıydı
Yüreğinde sevgi olmalıydı

Bir hayali olacaktı
Geleceğe dair ümitler
Çocukluğu,gençliği ve ihtiyarlığı...
Bir umudu olacaktı

Ansızın alındı elinden
Önce dünü sonra bugünü
Ve nihayetinde bütün geleceği
Bir hayattı solan,
Farkına varmadan
Öylece çaresizce...

4 Şubat 2015 Çarşamba

HAYKIRIŞ



HAYKIRIŞ




Ve son bir haykırış,
Biten ve bitecek olan herşeye.
Son bir sitem gibi
Derinden ve gürültülü

Bir başlangıç umudu ile
Bir son buluş aslında
Yarını bugünü dünü
Hiç olmayan hayalleri...



29 Ocak 2015 Perşembe

DÜŞÜNCELERİN SÖMÜRÜSÜ





DÜŞÜNCELERİN SÖMÜRÜSÜ





Ne yapmalı ?

Dünyanın nereye gittiğini bilmeden yaşıyoruz her yeni gün süprizlerle açılan kapılar gibiler.

Zaman o kadar hızlı akıyor ki dünü unutuyoruz ve bugünü hep atlıyoruz.

Yarınlar sadece endişe ve umutlarımızda yaşıyorlar ama ne bir anacımız ne bir planımız var.

Empati, dürüstlük ve ahlak gibi kavramlar artık sadece filmlerde,kitaplarda ve bazı köşe yazılarında kalmışlar.

İnsanlar yakın diyarların uzakları olmuşlar.

İnsanların birbirini anlayabilmesi için bilimin yıllarca araştırma yapması gerekecek.

O kadar ilerleme gösterebilir mi bilim ? 

Kirlenen çocukluklar kirlenen hayaller kim bunların sorumlusu olacak.

Ne yapmalı yeniden öz değerlere, ahlaka sahip olabilmek için?

Toplum olabilmek için herkesin biribirini anlayabilmesi için ne yapmalı?

Ütopik hayaller belki de tüm bunlar.

Kimsenin haksız olmadığı ama hep yanlışlarla dolu bir dünya da...

Çalınan her şeye ragmen hırsızın bulunmadığı dünya da...

Bilinmiyor ne yapmalı ?

Bizleri bu hale getiren görülmeyen sömürü mü?

Hiç bu kadar ileri gitmemiş olan sömürü, artık insanların düşüncelerini en değerli varlıklarını elinden alıyor.

Yalancı umutlarla, yalancı baharlarla sömürülüyor toplumlar, bireyler.

Ellerimizde boş sayfalar var aslında. Hani o bembeyaz olan içine ne yazarsan gerçekleşecek olan sayfalardan. 

Doldurmak onu dilediğimizce karalamak bizim elimizde. Evet imkansızı imkanlı hale getirebiliriz.

Ne yapacağımızı bulabiliriz. Çözümü, kilitli kapının anahtarı bizlerde, yüreğimizde.

Daha erişemediler gönlümüze, düşüncelerimizi sömürmüş olsalar bile.

Sadece bir adım atmalıyız hem kendimize hem de insanlığa inanmış olarak.


25 Ocak 2015 Pazar

EV SAHİBİ DEĞİL MİSAFİRİZ




EV SAHİBİ DEĞİL MİSAFİRİZ



Denemek hayatımızda çok yer kaplayan bir sözcük.
Bazen bir giysiyi deniyoruz...
Bazen bir ayakkabıyı...
Hatta bir insan işe başlayacağı zaman bir deneme süresi oluyor. Hem işçi hem de işveren birbirlerini deniyorlar.
Alacağımız yeni bir araba için illa ki bir deneme sürüşü yapmak isteriz.
İşte bu kadar fazla yer kaplıyor hayatımızda. Ve biz yaşamımız boyunca devamlı bir şeyleri deniyoruz.

Peki hayatın tamamı bizim için bir deneme ise.
Hiç bu acıdan baktınız mı hayata...
Bir düşünün hayatınızın ömrünüzün tamamı bir deneme...
Bir işe alım süreci gibi burada gösterdiğiniz performansa göre size puan verilecek.
Hiç düşündünüz mü bunu ?
Sonuçta hiçbirimiz ölümsüz değiliz.
Ve burası sonsuza kadar yaşayacağımız yerde değil.

Ömer Hayyam'ın dizeleri ne güzel anlatmış ;
Her sabah yeni bir gün doğarken
Bir günde eksilir ömrümden
Her şafak bir hırsız gibidir
Elinde bir fenerle gelen.

Bu deneme diyarında bizleri deneyeni unutmamak lazım...
Her gün bir testte tabi tutuluyoruz sorular çok zorda çok kolayda değil...
Ama sınavdan kalmamızı isteyenlerin çeşit çeşit oyunlarını unutmayalım...
Hatta bu sınavda Kitaba bakmak bile serbest yeter ki farkında olalım.

''Dünya ise bütün şa'şasıyla ahirete nispeten bir zindan hükmündedir.''  Bediüzzaman
Dünya hayatı eğlenceli ve ferahlık içinde geçirebiliriz.
Ancak biz burada görevimizi tamamlayıp..
Bir nevi ticaretimizi yapıp alış-verişte bulunup gideceğiz.
Yani ev sahibi değil sadece misafiriz...

''Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir de, daraltır da. Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktalar. Oysa dünya hayatı ahiret hayatının yanında bir yol ağzından ibarettir.''  Rad Suresi/ 26
Evet dünya hayatımız bizim için bir yol ağzı gibidir.
Bir kervansaray gibi, bir durak yeri misalidir.
Bugün buradayız ama ne kalıcıyız ne de sahibi...

''Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi! ''  Ankebut Suresi/ 64
ALLAH (c.c) ahiret hayatının önemine bize bu ayette olduğu gibi daha bir çok ayette vurgulamıştır. O zaman bu dünya hayatının gelip geçici olduğunu bilmeliyiz.
Bizler burada bir denemeye daha doğrusu bir sınava tabi tutulmaktayız.
ALLAH (c.c) bizleri sınavı geçenlerden eylesin inşallah.

22 Ocak 2015 Perşembe

ANLAMLI ANLAMSIZ SORULAR




ANLAMLI ANLAMSIZ SORULAR


Nerde güven?  Kaybolmuş geçmişimizde mi yoksa bilmediğimiz gelecekte mi ?
Nerde dürüstlük? Hep içimizde mi saklı kalacak yoksa bir gün kendini gösterecek mi?
Ya adalet o da mı kardeşleri gibi utangaç?
Sorumluluk çoktan unutulmuş zaten ? Belki yıllar geçti haber alınamıyor.
Toplum olma bilinci git gide sekteye uğrarken bizler sadece sessizce izliyoruz. Nerde ümitler? Nerde hayaller?
Kim getirdi bizi bu hale ya da kimler ?
Nedir amaçları ? Sorgusuzca bize dayatılanı kabul ettiğimizde sormayı unuttuğumuz binlerce sorudan bir tanesi...

Nereye gidiyor dünya?
Nerde duracak bu gidişat?
Farklı olan kim?
Ya da hepimiz mi farklıyız?
Kimi siyah kimi beyaz, kimi zengin kimi fakir, kimi sağcı kimi solcu kimi dinci ve daha bir çok ayrım...
Bir, birlik, beraber kim çaldı bizden bu kelimelerin anlamını?
Neden bu kadar ötekileştiriyoruz diğerlerini ? Belki de farklılaştırdığımız aslında kendimiz?

Deli sorular yine sardı düşüncelerimi...
İçinden çıkılmaz kuyular gibi, bulunamayan hazine misali binlerce soru...
İnsanlığın kaybettiği nedir? Ya da hiç bulmayı başaramadığı ?
Geçmişe mi özlem duymalıyız? Yoksa geleceğimi kurmalıyız?
Neden illa seçim yapmalı hissediyoruz kendimizi en iyisi en optimali yok mudur?
Seçimler artık her sokak arasında her köşe başında pusuya yatmış bizi bekliyorlar. Kaçamıyoruz saklanamıyoruz ve vazgecemiyouz... İlla birini seçmeli diğerlerindne farklı olmalıyız aynı ortak nokta da buluşmak varken bunu gayret göstermek dururken biz ayrı düşünmeliyiz.

Nedir bizi bütün bunlara yönlendiren?
Evet anlamsız belki anlamlı sorular ? Ama cevapları o kadar zor ki çözümü için daha bir çok yıl belki de yüzyıl gerekecek.



19 Ocak 2015 Pazartesi

Ah Bu Gerçekler...




Ah Bu Gerçekler..



Ve uyudum.
Tüm benliğim ile...

Görmek bu dünya da bir suç.
Görmemek oraya hiç girmeyelim...

Dün dost dediğin ya bugün ? 
Ne kadar büyük bir soru işareti değil mi?
Kaplıyor tüm ağırlığı ile bedeni.
Ah o yalancı baharlar artık bu insanlar.

Ve sustum.
Tüm çığlıklarım ile.

Bir başlasam anlatmaya ne kalemler ne kağıtlar yeter.
Kaç kez bozuldu verilmiş sözler.
Kaç kez aldatırdı o masum gözler.
Ya o sessizliği bile neşelendiren gülüşler.

Ah dedi bak yine yürek
Yazmak sorun değil de; ''ah bu gerçekler...''




18 Ocak 2015 Pazar

UMUTLARDA YAŞIYORUZ YARINI




UMUTLARDA YAŞIYORUZ YARINI

Haykırmak ister aslında her insan yalnızlığıını.
Kavuşmak ümidiyle yarınlarına...

Ve susmak ister her insan biraz da,
Sessiziliğin çığlıklarında.

Bi çare yaşıyoruz hayatı aslında yılmadan bıkmadan ve geri adım atmadan.
Bi çareyiz ama umutsuz değiliz.
Ne kadarda zor olsa bugünler, yarın hep doğacak güneş...
Yeni umutlara ufuklarda yelken açtık biz, hiç kavuşamasak bile.
Ümitsiz olmaz bu dünya sadece bugün ile yaşanmaz.

Ümit variyiz biz böyle söylenmiş böyle dillendirilmiş.
Vazgeçmeyiz ve asla yılmayız.
Aslında en büyük savaşın tam ortasındayız belki de.

İşte bu yüzden inandık biz.
Bu neden ile umuyoruz belki de bir avuç dua ile kurtuluşu.

İnanan inancı olandır.
Güveni olandır.
Dünyaya hep iyi bakan iyi gören ve iyi anlayandır.
İşte böyle bir yaşam bizimkisi...

Duymadık daha ümitsizliği her ne kadar korku salsada yüreğimizi...
Biliyoruz çünkü merhameti bol O'nun.
Her ne kadar aciz olsakda.
Her ne kadar günahkar olsakda..




17 Ocak 2015 Cumartesi

ÖZGÜRLÜK





ÖZGÜRLÜK



Özgürlük...
Herkese özgürlük...
Basına medyaya tüm dünyaya özgürlük...
Ama hep işimize geldiği kadar ve hep bize özgürlük...
Hakaret edeceğimiz zaman özgürlük...
İftira atacağımız zaman özgürlük...
Ama ya kendilerine yapılıyorsa...
İşte o zaman hukusuzluk..
Demokrasi, çağdaşlık...
Gelişmişlik, insan hakları ve daha nice yeni şık gösterişli kavramlar.
Yok arkadaş herkes aldığı sorumluluk kadar özgür.
Herkes bir başkasının özgürlük sınırına kadar özgür.
Ve herkes saygı duyacağı kadar özgür.
Sen önce hakaret edeceksin bir kutsala dil uzatacaksın sonra da özgürlük..
Yok öyle olmuyor o işler sen benim PEYGAMBER EFENDİME (S.AV.) hakaret edersen özgürlüğün biter.
Çünkü orada benim özgürlüğüm başlar.
Orada bu Dinin bu milletin, müslümanların özgürlüğ başlar.
Saygı duyacaksın, duymalısın, yok öyle bir dünya arkadaş.
Herkes özgür evet ama HERKESE ÖZGÜRLÜK..
Kalkmış bir de çağdaş demiş adına medeni demiş..
Ama M. Akif Ersoy'da ne güzel demiş.
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.

10 Ocak 2015 Cumartesi

ARKADAŞLIK




ARKADAŞLIK



Kalk dedi en yakın arkadaşı nereye gideceklerini söylemeden. Peşime takıl der gibi...
Hep beraber olduğu yan yana yürüdüğü kardeşi gibi güvendiği...
Öylece kapıyı çekip gittiler aklında düşünceler hiç dönmeyecek gibi...
Soğuktu hava rüzgar bile daha bir sertti sanki...
Dünya da mı düşman olmuştu artık ona bilemiyordu.
Ama daha düne kadar en sevilen en çok aranan insandı.
Olmadığı ortamlar neşesiz gelirdi arkadaşlarına hep davet edilir illa ki gelmesi istenirdi.
Olduğu ortamlar ise sıcacık sohbetler bol kahkahalar ve anlatılması uzun süren hikayelerle şenlenirdi.
Ama şimdi en yakın dostundan başka kim kalmıştı yanında.
Evet bir de telefonu,
Hala bir umut belki çalar diye...
Uzun uzun yürüdüler sessizce sonsuz gibi gelen sessizlikte.
Düşünüyordu neden belki de nedensizdi herşey
Bir hata yapmıştı ama oda bilmiyordu aslında biliyordu da neyse...
Bir başka zaman bir başka dünya sanki şimdi içinde olduğu...
Ah dedi içinden ah o eski günler...
Duymuştu sanki arkadaşı şöyle bir süzdü onu birşey söyleyecekti tam ama vazgeçti.
Nereye gittiğini bilmeden yürümek en güvendiği insanla beraber...
''Ben senin arkadaşın değil dostunum.'' dedi sonunda.
''Hep yanında olacak olan seni her daim kollayacak olanım.'' diye de ekledi.
Gülümsedi hafiften sevinmişti.
Çünkü biliyordu artık yalnız değildi. Ve hiçde olmayacaktı.

SON BİR ÜMİT





SON BİR ÜMİT


Son bir kale kalmıştı ümitlere...
Yarının güzel olacağına umut olarak.
Son bir arzuydu belki de yitirilmişliğe...
Sonsuz gibi gelen acılara rağmen
Ve son bir duaydı tüm dertlere.

Ulaşmak zordu belki de
Kolay olan zaten değersiz
Değerin belki yeni anlamı
Sensizliğin bu şehrinde...

Kalkmak ister gibi ayağa
Ama oturmak sonsuzluğa
Bir bekleyiş içinde hep
Kala kalmak öylece...

Uzun gecelere belki de feryadı
Sonsuz gibi gelen, bitmek bilmeyen...
Hep bir beklemede ömür
Neden beklediğini bilmeden...


4 Ocak 2015 Pazar

YARATILIŞ VE MUCİZE




YARATILIŞ VE MUCİZE 


   Bu yazımızda sizinle Allah (c.c.) yarattığı canlılar uzerinde ki mucizelerini inceleyelim.  Balık kartalını hiç duydunuz mu ? 1 km alanda ki hedeflerini görebilen algılayan bir göz ile donatılmıştır. Bu sayede avı denizin altında bile olsa seçebilir.
   Peki Okçu balığını duydunuz mu ? Su fırlatma yöntemi ile böcek avlamaktadır. Denizin altından suyu firlatarak böceği suya düşürmektedir. Bu yöntemi kullanan tek balıktır. Bir ok gibi suyu jet gibi fırlatırken aynı zamanda bu okun su altında gidişini ve açısını bile hesaplamaktadır.
   Mucizevi bir ürün olan balı üreten arılar onlarıda bu liste de kesinlikle saymalıyız. Evet arılar bal elde edebilmek için kovanlarından kilometrelerce uzağa gitmektedirler. Yollarını şaşırmadan tekrar kovanlarına dönerler. Balın içine asla dışkıları karışmaz.
   İpek böceğinin imal ettiği ipekten daha sağlam güzel bir kumaş var mı? Dut yapraklarını yiyerek beslenen bu hayvanların ipek üretmesinin hikmetini anlayabilmek hala mümkün olmamıştır.
   Ve daha niceleri... Bu yazıda yer vermediğimiz hayvanlar ve özellikleri.. Bunlar hep yaratılışın hikmet ve gayesini anlayabilmek için. Bu dünya da her yaratılanın bir görevi vardır ve bu göreve göre dizayn edilmişlerdir. Her şeyi de kararince yapmalılardır. Nasıl ki tuzlu ve tatlı su birbirine karışmadan öylece durmuşsa insan veya hayvan onlarda görevlerini bilmeli ve sınırında orta yolda durmalıdır.
   Yeryüzünün üzerinde ki mucizelere bakmayı bilip tevekkül edebilsek keşke.