İzleyiciler

14 Nisan 2016 Perşembe

BU BİR UMUT Bölüm 3





BU BİR UMUTBölüm 3




Akşam yemeğinin hemen sonrasında aileler için artık ayrılma vaktiydi. Sadece bir kaç saat için bu kadar yol gelmek bazılarına anlamsız geliyordu. Ama hepsi de çok iyi biliyordu ki burası çocukları için çok gerekli ve anlamlı bir yer olacaktı. Onlar için tam bir eğitim yeri ayrıca hayata alışmak için onu anlamak için mükemmel fırsatlar sunacaktı. Rüstem Bey son kez oğluna baktı. Hala çok sessiz diye düşündü, evet Umut geldiklerinden belli sadece bir kaç cümle kurmuştu. Etrafı detaylı olarak incelemek ile meşguldü bu yüzden de konuşmaya pek fırsat ayırmamıştı. Çocukluğundan beri böyleydi, sessiz, gözlemci ve konuşmaktan çok dinleyen biriydi. Oğluna seslenmek istedi Rüstem Bey ama sonra vazgeçti önce eğildi gözleri gözlerinin hizasına gelene kadar sonra der,n bir nefes çekti etrafına bir bakış attı hızlı ve inceleyici Umut'a döndü tekrar artık son nasihat ve öğütlerin zamanı gelmişti ;

-"Umut, oğlum bak burası senin için tam bir fırsatlar diyarı olacaktır. Sakın öğretmenlerini, hocalarını üzmeyesin. Onları iyi dinle, burada göreceğin dersler okuldakilerden biraz farklı. İnsanların burada yaptıkları senin hayal gücüne bile zor gelebilir ama sakın ümitsizliğe ve korkuya kapılma çünkü sen kocaman bir yürek ve çok kıvrık bir zeka taşıyorsun. Arkadaşlar edin hatta arkadaştan öte dostlar bul kendine. Seni bir ömür arayacak ve senin bir hayat boyu yanında olacağın dostlar bul. Ama herkese de hemen güvenme çünkü burası gerçekten çok farklı bir dünyaya açılan bir kapı bu yüzden de seni nelerin beklediğini bilemezsin. İlk kez ayrı kalmayacağız seninle gittiğin kamplardan bir farkı olmayacak hem bizsiz köyde geçirdiğin o uzun yaz tatillerinden daha kısa bir süre sonra yeniden görüşmüş olacağız. İşte o zaman sen bize burada yaşadığın o güzel günleri, farklı deneyimeleri heyecan ile anlatacaksın işte biz seni o zaman pür dikkat bir şekilde dinleyeceğiz." diye bitirdi sözlerini ve kenara çekildi.

Sonrasında Umut önce annesine sonra da kardeşi Melek'e uzun uzun sarıldı. Annesi bir çok şey fısıltadı oğlunun kulağına Rüstem Bey her ne kadar merak etse de hiçbir şey sormadı. Ve girdikleri kapıdan usul usul bir gözleri ve benliklerinin bir parçaları arkada kalmış şekilde ayrıldılar. Evet Rüstem Bey oğlunu teselli etmek için bir çok söz söylemişti ona öğütler vermişti ama şimdi aklında bir şüphe bir acaba vardı.

Umut ailesinin gidişini izliyordu. Sessizce ve onlardan gözünü ayırmaksızın...
Korku yoktu içinde çünkü daha ilk adımında daha ilk anında burada bir güven hissetmişti. Bir sıcaklık sarmıştı bedenini. Zaten oda arkadaşlarından biri ve aynı zamanda sıra arkadaşı olan Cenk ile de tanışmıştı ve onu sevmişti açıkcası. Özü sözü bir çocuktu. Biraz gevezeye benziyor diye düşünmüştü ama iyi en azından birimiz konuşuruz da sıkılmayız sonuçta yedi yirmi dört beraber olacağız. Diğer oda arkadaşlarını da merak ediyordu. Yemekte açıklamışlardı her biri dörder kişilik odalarda kalacaklardı. Ve her oda arkadaşları büyük bir titizlik ile seçilmiş onları anlaşabileceği uyum içinde olabileceği kişiler olacaktı. Saatine baktı Umut çoktan sekiz olmuş diye geçirdi içinden artık odasına gitme vaktiydi. Zaten diğerlerini de çok merak ediyordu.

Hakan odadan ilk içeri girdiğinde çok şaşırdı. Çünkü henüz kendilerinden başka kimse gelmemişti. Dönüp Hasan'a,
-"Bak ben sana demedim mi acele etmeyelim diye? Görüyorsun işte burada kimsecikler yok henüz kimse gelmemiş. Hem zaten gelmiş olsa bile biz burada yok iken oda hakkında karar alamazlar ki. Yarısı yok odanın bu nasıl bir karar olacak...
Hem o güzel ağızda eriyen kaşarlı tostlardan bir tane daha yemek istiyordum ben. Zor fırsat buldum sende biliyorsun. Babam hep tepemdeydi. Yok şu yemekten ye yo bu yemekten ye yok bu kadar yemek varken tostu ne yapacak mışım ve daha bir sürü söz ile beni canımdan bezdirdi yalan mı arkadaş iyi ki canımız bir tost çekti demediği yapmadığı kalmadı."

Sessizce onu dinliyordu Hasan bir sussa da motoru az soğusa diye geçirdi içinden. Sanki normal zamanlarda da hep yemek yiyormuş gibi bir de anlatması yok mu !!! Off dedi biraz sesli bir şekilde ve tam o esnada Hakan'a doğru göz uçuyla baktı. Evet sonunda susmuştu Hakan ama belli bu fırtına öncesi sessizlikti. İşte daha bunları düşünemden Hakan Hasan'ın boynuna atlamıştı. Çocukları hatta bebeklikleri bile beraber geçen bu iki arkadaş şimdi her zaman ki gibi güleşe tutunmuşlardı. Hasan hazırlıksız yakalanmıştı ve kendisini bir anda yerde buldu. Hakan tüm gücüyle yükleniyor ve onu tuş etmeye çalışıyordu ancak bir türlü sırt üstü yatıramıyordu omuzlarını kavramak mı yoksa bacağı ile birlikte kolunumu zorlasam diye düşünüyodu. Hasan bir ara bu düşüncelerden dolayı fırsatını bulup sıyrılmıştı Hakan'dan ancak atik ve daha hızlı olan her zaman Hakan'dı ve hemen kavramıştı onu. Tekrardan ranzalara çarpıp yere düşmüşlerdi. Ve birden kapı açıldı.

Şaşkındı Umut bir süre dona kaldı ve sonra,
-" Acaba ben yanlış odaya mı geldim?" diye şaşkınlığını belirtti.

Neresiydi gerçekten burası diye düşünceler çerisinde odasına ilerliyordu Umut. O kadar dalmış ve kendisinden geçmişti ki neredeyse odasının önünden geçip gidecekti. Ama içeriden gelen sesler bir anda onu kendisine getirdi. Ve odanın kapı numarasına baktığında burasının gelmesi gereken dinlenmesi gereken ve yeni arkadaşları ile tanışması gereken oda olduğunu anladı. İyi de diye geçirdi içinden bu içeriden gelen sesler neydi? Yoksa oda arkadaşları daha ilk dakikadan anlaşamayıp kavga mı ediyorlardı ? Yoksa yatakların yerlerini mi değiştirmeye çalışıyorlardı ? Tüm bu düşünceler ile kapıyı açmıştı ama gördükleri karşısında bir an şaşırdı ve sonra gülümsedi. İki çocuk ikiside kendisinden daha uzun ama daha inceydi. Birbirlerinin üzerine çıkmaya çalışıyorlardı besbelli bunlar güreşiyordu. Evet Umut'ta çok severdi güreş tutmasını çocukluğundan kalma bir alışkanlıktı bu devamlı kuzenleri ile güreş tutar hatta yenilen pehlivan misali hiç vazgeçmezdi. Henüz galibiyeti yoktu bu genç şampiyonun ama vazgeçmeye de niyeti.

Hakan önce Hasan'ın üzerinden çekildi yavaş ve itinalı bir şekilde. Üsütünü düzeltti karşısındakine dikkatli dikkatli bakarak, hatta tavrı neredeyse kendileri değilde Umutmuş güreş tutan gibiydi. Ve elini uzattı,
-" Merhaba ben Hakan bu da arkadaşım Hasan biz bu oda da seninle beraber kalacak olan diğer iki oda arkadaşınız. Heralde sende burada kalacaksın değil mi ya da sadece kapıdan geçer iken gürültüyü duyup içeri gelmiş olamazsın ? "

Umut evet anlamında başını salladı.

-" Merhaba bende Umut. Evet bende burada sizin ile birlikte kalacağım en azından bana söylenen bu. Kapıyı çalıp girmek pek aklıma gelmedi hatta biliyor musunuz ben tamamen dalmış bir şekilde kapının önünden geçip gidiyordum ama sizin güreşinizin gürültüsü beni kendime getirdi ve odanın kapısına baktığımda burasının kendi odam olduğunu fark ettim. O yüzden iyi ki güreşiyordunuz." dedi muzip bir şekilde.

Hakan daha konuşmaya fırsat bulamadan Hasan araya girmişti kusura bakma diyerek ve kendileri hakkında olanları odaya geldiklerini oda da Hakan'ın şikayetlerini bunlara dayanamayıp derin bir off çektiğini anlatmıştı Umut'a ve tabi sonra olanları da. Üçü beraber gayet güzel bir sohbete dalmışlardı tam o esnada. Umut içeri çantasını almıştı ve bir kenara bırakmıştı. Meraklı gözler ile Hakan ve Hasan'ı dinliyordu. Biri susup diğeri konuşuyordu hiç durmadan. İzmir'den geldiklerini Akademiye ilk kez girdiklerini ama az çok bilgileri olduğunu anlatıyorlardı. Hakan'ın abisi üç senedir akademinin devamlı öğrencisiydi. Sırf bu yüzden istemişti akademiye girmeyi abisini yetişmek hatta onu geçmek istiyordu. Hasan ise zavallı bir şekilde Hakan'ın peşinden sürüklenmişti. Akademiyi hiç düşünmediğini hatta girmek için ne bir yeteneği ne de bir farkı olduğunu anlatmıştı. Sadece Hakan'ın karar vermesi sonucunda iki aile oturup hiç ayrılmayan bu arkadaşları beraber yollama kararı almıştı. Ne de olsa hep yan yanaydılar şimdi onları burada ayırmak olmazdı. Hem Hasan istemese düşünmese bile Akademiye girebilmesi için yapılan testlerde yeterli görülmüştü. Düşündüğü kadar boş değildi aslında...

Nerdeyse Umut odaya geleli bir saat olmuştu ve şimdiden bu üç genç birbirlerini sanki yıllardan beri tanıyormuş gibiydiler. Evet Hakan ve Hasan çok çok eski dostlardı ama Umut daha yeni katılmıştı aralarına. Hatta biraz sessiz diye düşündü Hasan. İçinde kapanıktır belki ama yine de iyi bir başlangıç yapmıştı odaya ilk girdiğinde.

Ve tam yatak seçimine sıra geldiğinde Hakan birden sordu o soruyu Umut'u şaşkına çeviren ve daha önce hiç duymadığı aslında çokça kullandığı ama böyle bir amaç ve anlamda kullanımına denk gelmediği kelimeyi :

-" Eee Umut daha önce hiç güç eldivenini duydun mu? Seninde ilk senenmiş ya da hiç takmış birini gördün mü? Aslında 18 yaşın altındakilere akademi dışında takmak yasak ama belki birine denk gelmişsindir." dedi Hakan meraklı gözlerle Umuta bakarak.

İşte tam o sırada Cenk odanın kapısında görüldü. Ne zaman gelmişti odaya kapıyı çalmış mıydı ya da kapıyı bu kadar sessiz nasıl açmıştı ? Yoksa bu kadar mı üç kafadar konuşmaya dalmışlardı ? İşte tüm bu sorularla dördü birbirine bakakalmışlardı...

2 yorum:

  1. Merhaba Süleyman kardeşim.Geç vakitte karşıma çıktı yazın.Bu bölümü okudum, lakin 1 ve 2 yi de okumam gerekiyor.Akıcı yazın tıpkı bir roman gibi.Ellerine sağlık.Konuyu kavrayınca yotum yapacağım .Yarın diğerlerini de okumam lazım. Şimdilik iyi geceler dilerim.Ece ablan.

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Ece Abla çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil