İzleyiciler

11 Nisan 2016 Pazartesi

BU BİR UMUT ( Bölüm 2 Devamı )





BU BİR UMUT
(Bölüm 2 Devamı)




Akşam yemeği vakti geldiğinde herkes büyük salondaydı. İnsanlar meraklı gözlerle salonun icini incelemekteydiler. Odalarında dinlenen misafirler şimdi daha dinç ve neşeli görünüyorlardı. Rüstem ben tüm bu salondaki çocukları inceliyordu, acaba diye düşündü bir an bizim çocukları bu kadar özel yapan nedir ? Çünkü kendisine oğlunun büyük bir yeteneği olduğunu ve bunu geliştirmesi sonucunda ileri de hayatında çok büyük katkısını göreceğini söylemişlerdi ama yeteneğin ne olduğu veya nasıl düşünüldüğü hakkında hiç bir açıklama gelmemişti. Evet kendisi merak etmiyor değildi. İlk başlarda açıklamadıkları için güvenmemişti ama sonrasında okul müdürü, kaymakam ve hatta valiye kadar giden araştırma ve görüşmeleri sonucunda ikna olmuştu. Bu organizasyon gerçekten çok büyük ve güçlüydü çünkü tüm devlet bunları biliyor olmasına rağmen toplumun büyük bir kesiminin henüz bilgisi dışındaydılar.

Tam bir masaya oturacakları sırada yanlarında bir genç biti verdi.
-"Merhaba efendim benim adım Cenk. Oğlunuz Umut ile bu sene aynı sınıftayız ve hatta sıra arkadaşıymışız salon girişinde asılı olan listelerde gördüm. Bende kim olduğunu öğrenmek için bir kaç görevliye sordum buraya ikinci gelişim olduğu için beni tanıyanlar hemen bana sizi gösterdiler. "
-"Merhaba genç adam benim adım Rüstem bu da oğlum Umut. Oğlumun gerçekten senin gibi atik ve akıllı bir sıra arkadaşıyla yan yana oturmasına çok sevindim. Kaç yaşındasın pek bir yaş farkınız yokmuş gibi görünüyor?"
-" Efendim ben 10 yaşındayım "
-"Tam tahmin ettiğim gibi aranızda yaş olarak hiç fark yok benim oğlumda 10 yaşında. Umut arkadaşına merhaba de istersen bak sırf seninle tanışmak için neler yapmış."
-"Merhaba çok memnun oldum ve hatta şaşırdım açıkcası kapının önünde ki listeleri fark etmiştim ama onlarda isimlerin yazılı olduğunu göremedim. Malum boydan biraz kayıp ediyorum."

Cenk önce şaşırdı. Çünkü ilk senesinde hiç bir çocuk o listelere fark edememiş diye duymuştu. Evet salon girişinin hemen orada asılı duruyorlardı ama sanki saklanmak istenmişcesine de bir şekilde bırakılmış gibiydiler. Çok göz önünde olmalarına rağmen her sene bu listeler atlanıyordu bunu yapanlar bu listeleri kasıtlı olarak bu şekilde yerleştirenler elbette bir düşünceye ve bir amaca sahiptiler.

Rüstem çocuğu şaşkınlık içinde dinliyordu. Evet salona girmek için oradan geçmişleridi evet etrafınını inceliyordu; çocukları,ailelerini,organizasyonun adamlarını,salonu,eşyaları ama kapıda ki liste mi ? Nereden çıkmıştı şimdi bu ! Tüm dikkatini toplayıp bir daha düşünmek istedi ve işte o anda Umut'un ona birşey gösterdiğini hatırladı ama bir anlıktı zaten tam kalabalık içerisinde içeriye doğru ilerlemeye çalışıyorlardı. O yüzden de çok üstünde durmamıştı. Acaba liste miydi? Tüm bu düşünceler içinde kayıp olmuş iken tok bir ses onu uyandırdı.
-"Merhaba ben Ziya Karadenizli. Oğlum inşallah sizleri rahatsız etmiyordur kendisi oldukça meraklı ve acelecidir. Yeni sıra arkadaşının da bu salond aolduğunu duyar duymaz onu bulmak istedi."
-"Merhaba benim adımda Rüstem Kösenci. Hayır tam tersine oğlunuz bizi bilgilendiriyor ve yardımcı oluyor. Çok neşeli ve akıllı bir oğlunuz var."
-"Teşekkür ederim. Tanıştığımıza memnun olduım. Size ve ailenize afiyet olsun iyi akşamlar."

Evet bu sohbet kısa ve anlamlıydı. Ama zaman çoktan ağlarını örmüştü. Bu iki genç ileride yaşayacaklarını bilmemelerine rağmen şimdiden birbirlerine ısınmışlar ve sıcaklık hissetmişlerdi. Kimdi bu Cenk diye geçiriyordu Umut içinden ve düşünüyordu ileride onu neler bekliyordu. Çünkü etraftan hissettiği ve aldığı bu enerji bir yandan çok hoşuna gitmişti ama diğer yandan da onu ürpertmişti.

Cenk ise apayrı bir dünyadaydı. Umut'u ilk görüdğünde anlamıştı onunla çok iyi anlaşacaklarını ve böyle bir sıra arkadaşı olduğuna çok sevinmişti. Farklıydı bu çocuk diğerlerine benzemiyordu Cenk bütün salonu dolaşmıştı. Çocukların kimisi çok havalıydı hem de daha bu yaşta diye düşündü bir ara. Daha nerede olduklarını ne gibi yetenekleri olduklarını bile bilmeden bu havanın bu kibrin nasıl bir anlamı olabilirdi ki... İşte bu tip çocuklardan hayatı boyunca hep nefret etmişti. Kendisi  burada ikinci senesini yaşıyordu belki evet geçen sene resmi öğrenci olarak ilk yılıydı ama yedi yaşından beri bu dünyanın içindeydi. Babası başarılı bir tüccar olduğundan dolayı bu akademinin bir çok ihtiyacını karşılıyordu. Ve Cenk'te bu sayede öğrenmişti Güç Dünyasının aslında ne olduğunu... Eldivenleri... Enerjiyi... Yönlendirmeyi... Ve daha bir çok şeyi...

Tayfun tüm öğrencileri incelemek ile yükümlüydü bu dönem, kendisi henüz 20 yaşına yeni girmişti ama oldukça eski bir mazisi vardı bu akademi ve organizasyonda. Tüm öğrencilerdne ziyade onun en çok gözünün önünde tutmak istediği çocuk Cenk Karadenizli'ydi. Farklıydı Cenk onun gözünde, hemşerisi, akıllı, sezgileri kuvvetli ve emindi onun kendisi gibi çocuklarla bir araya geleceğinden. Ve işte ilk kez Cenk'i izlerken görmüştü Umut'u hatta bir ara göz göze gelmişlerdi. Değişik ve sessiz bir çocuk diye düşündü. Çünkü Cenk yanlarına gittiğinde doğruca ona hitap etmesine rağmen susmuştu. Babası ayıp olmasın diye sohbet etmişti genç adamla ve oldukça da hoş bir sohbet olduğu besbelliydi. Merak etti önce kimdi bu çocuk ? Ve sonra havanın değişen o kokusu tatlı rüzgarlar ve işte o ulaşılmaz duygu... Birşeyler geliyordu farklı güçlü bir etki hem de tam olarak Umut'un gözlerinin oradan o hizadan... Böyle bir enerjiyi böyle bir yönlendirmeyi daha önce hissetmemişti. Evet dedi kendi kendisine bu sene gerçekten de çok farklı olacak.

3 yorum:

  1. Akademinin Karadeniz'de olmasına sevindim ;)

    YanıtlaSil
  2. Bende sevindim :) bir Karadenizli olarak :)

    YanıtlaSil
  3. Bende sevindim :) bir Karadenizli olarak :)

    YanıtlaSil